Close Menu
    Son Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Salı, Temmuz 15
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Sevdalinkalar ülkesi: Bosna Hersek

      Şubat 7, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Çocuklar ileri dönüşümü eğlenerek öğreniyor

      Haziran 21, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Zeynep Sönmez’den Wimbledon’da Tarihi Başarı!

      Temmuz 3, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Peki biz neden hala kaçmıyoruz?

      Temmuz 10, 2025

      Gece Yarısı Kütüphanesi: Ya diğer olasılıklar gerçekleşseydi?

      Temmuz 8, 2025

      Haziran ayı için film önerileri

      Haziran 1, 2025

      Yaz ortasında melankoli: Slowdive İstanbul’a geliyor

      Şubat 20, 2025

      Arter’den avangart bir müzik festivali

      Şubat 11, 2025

      Borusan Quartet’in “Oda Müziğinin Ustaları” konseri ENKA Sanat’ta

      Şubat 10, 2025

      Öykü: Sessizliğin İçinde Nefes

      Temmuz 9, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      Öykü: Erik Ağacı

      Temmuz 7, 2025

      KEMAL TAHİR ROMANLARINDA KADIN İMGELERİ – III

      Temmuz 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      Pera Müzesi Yazar-Editör Sohbetleri’nde sanat tarihine müzecilik penceresinden bakış

      Şubat 20, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      2000 yılından sonra çekilen en iyi film hangisi?

      Haziran 29, 2025

      Telefon Kulübesi: Bir telefon, bir ses ve bir yüzleşme

      Haziran 26, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      Mühür: Gece Eşiği filmi yakında sete çıkıyor

      Haziran 17, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      şiir: küf lekesi

      Haziran 7, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      “Bulaşıkçılar” yeni yorumuyla İstanbul, İzmir ve Ankara’da

      Mayıs 21, 2025

      Molière klasiği ‘Cimri’ye alaturka dokunuş

      Mayıs 19, 2025

      Kadıköy Oda Tiyatrosu “Kalabalık Fasıl” ile açılıyor

      Mayıs 12, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Ediz Dikmelik ile Sorgulayan Çocuklar: Çocuklarla Felsefe El Kitabı 

      Haziran 11, 2025

      Kilitli Hatıralar Kitabı: İstanbul’un altı ayrı dönemine tanıklık eden öyküler

      Nisan 19, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Çocukluk çağı, ilişkiler ve diktayı kitaplar üzerinden okumak

      Nisan 29, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Rüyanın kalemle buluştuğu kadın: Nazlı Eray

      Haziran 22, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Sinan Saygı’nın yeni kitabı: İletişim Bir Süreçtir

      Temmuz 3, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • FELSEFECE VE…

      tan doğan: sap-saman

      Temmuz 14, 2025

      tan doğan: seğir[t]meler

      Temmuz 3, 2025

      on kırık iz!

      Temmuz 1, 2025

      noudelmann ile tan

      Haziran 27, 2025

      …ve …

      Haziran 25, 2025
    • SuareMag
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » İKİ’DEN BİR OLMAK
    Kenan Doğru

    İKİ’DEN BİR OLMAK

    Nisan 1, 2025Yorum yapılmamış6 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email LinkedIn

    Kenan Doğru

    Çabanın, görünmeyen eylemlerimizde, yani zihinlerimizde gece gündüz bir gebelik süreci yaşaması, sonra da bu evrene; en yalın haliyle bir çocuk getirmek… “Olmayanın” çocuk ruhu. Neler saçmalıyorsun sen demeyin, önce bu konuda anlaşalım. Çünkü daha neler diyeceğim, neler. N’olur katlanın. Sanatın sahtesi olamaz!

    Yazının icadından önce insanlar daha dürüstlerdi. Belki de birbirilerinin gözlerinin içine derin bakmayı bilmiyorlardı. Ama yabancılaşmayla gelen bir tsunami sonrası, bırak birbirinin gözlerini çıkarmak, aynadaki yansıyanın kim olduğunu bile kimse bilmiyor artık.

    Bir devenin çölü aşarken susuzluktan ölmemek için hörgücüne suyu doldurması gibi, insanlar dertleri gömdüler yüreklerine yüzyıllardır. 

    İşte böylece ben de diyebilirim ki çok susuzluk çektim sana gelene kadar. Yetmedi dertlerim, tükendiler tepeye çıktığımda. Başım döndü gördüklerimden, o zaman Ciora’nın zehirli şarabından içtim, gülerek göz yaşlarımı saklamak için.

    Makar Devuşkin ile Varvara Dobroselova arasında geçen yalnızlıkta o kadar buldum ki kendimi, az kalsın ortalarındaki Dostoyevski’yi görmeyip üzerine basıyordum çamura batmış ayaklarımla.

    Bu sakarlığa dayanamayıp, vardığım zirveden bıraktım kendimi aşağılara. Bir baktım birisi sesleniyor derinlerden. 

    “Boşuna gelme, yine tırmanacaksın o tepeyi!” 

    Bu Albert’ti. Yalan söylemiyorum, gerçekten o idi! Ama çok geçti artık! Ayak bastım böylece irrasyonalizmin toprağına. Gördüklerimden hayretler içinde kaldım. Mideme kramplar girdi. Tekrar cesaret bulamadım tırmanmaya, mecalim de kalmamıştı ya gerçi. Tam ölmek üzereyken, pos bıyıklı manyak bir mağara adamı çıktı karşıma.

    “Önünden çekil!” diye haykırdı kulağıma. 

    O kadar içten demişti ki, ilk kez oturdum kendim için ağladım ölüm vadisinin ortasında. Geriye akıtacak bir damla su kalmadığında, kafamı kaldırıp, geldiğim yere doğru baktım. Yukarılardan, tepelerden bir ses geliyordu, alaca karanlıkta iyi seçemiyordu gözlerim: uluyan bir kurttu sanki gördüğüm. Sanki o da gitmek istiyordu bir yerlere, ormanda izini kaybettirmek sahiplerine. Gözlerim aşağıların karanlığına iyice alışınca, sonra anladım ki… Sanki… Sanki o hayvan, vahşetin çağırısını duymuş, kanı özgürlüğe susamış bir köpekti, kurttan çok.

    “Gel” dedi biri karanlığın içinden, elimden tuttu o ara.  “Bu ormanda ne hikayeler vardı, Adem’den önce bir bilsen…” 

    Dönüp yüzüne baktım. Yorgun bir denizciydi. Hemen şapkasından tanıdım onu. Doğruca ardından ormana daldım, tekrar o dağın tepesine tırmanmak için. Yolda ağaçlar kulağıma neler fısıldadılar neler… Giordano Bruno’yla Kadim Pythagoras yakılırken, ikisi de acı çekmemiş, yüreklerine çöken hüzün uyuşturmuş tüm sinirlerini. Sokrates, azap zehrini dikerken kafasına, cennet bahçesinde son kadehini kaldırmış meğer. Daha neler neler… 

    Duyduklarımı tutamadım içimde, kulaklarım kusmayı bilmediği için kelimelere sarıldı dilim. Durmadan konuşup, parmaklarımı yorup durdular. Uçları nasır tutmuşlardı artık. Bir sürü şey yazdım böylece. Çoğunu kendime.

    Yazarın en absürt olanı, bir fizikçi gibi hayal dünyası pek anlaşılmayan türden olanı olsa gerek. Bir atomun etrafında elektronların döndüğü bilirler ama elleriyle tutup gösteremezler.

    Bende onlar gibi görünmeyeni düşünüp durdum hep, sonra da yazdım ama gösteremedim içindeki kahramanları. Ne fark eder ki gerçekti gördüklerim, oradalardı.  Mutlu mutsuz bir kötümser, karamsar olabilir mi sence? İçlerinden birkaçını yayınladım. Bu küçük şeyler bile benim için oldukça büyük bir adımdı.

    “Han Duvarları”nı yazdım mesela. Han varlığımız, Hancı da ona can veren kış uykusuna yatmış bir kalpti. Öyle anlaşılmadı gerçi, öyle olduğu. Çünkü kimseler bilmiyordu, kalplerinin soğuk bir cehennemde yandığını. Onu terk ettiklerinden bile haberleri yoktu. Ya da “Diyar” adlı başka bir öykümde başka bir şey anlatmaya çalıştım. Okuyan bir tanıdık, hikâyenin sonunda adamı yakıyorlar dedi, falan filan. Başka birisi “iyiler, erken ölür” dedi. Oysaki “iyi,” yaptığı “iyilik,” karşısında yanlışlarının kefaretini kendi canıyla öder, kötüler gibi başkalarını da yanında götürmez demek istemiştim. 

    Ya da “Kırlangıçlar”ı yazdım. Bir apartmanda geçen bir cinayeti anlatıyordu. “Polisiye mi yazıyorsun?” dediler, bir şey diyemedim. Çünkü ne bir apartman vardı ne de bir cinayet. Aslında vardı ama yoktu. “Sapien Hislerim” adlı ezoterik aforizmalardan oluşan bir kitap yazdım, içimde daha önce karşılaşmadığım birine. Arkaik bir yabancının ayaklarının bastığı yerlerde gezinirken, cennetten kovulup, karakışın ortasında buldum kendimi o sıralar. 

    İşte böyle; karanlık, beyaz bir ormandan geçip geldim sana. Beni biraz anlamadıysak beraber, emin ol ki sen, anlaşmışızdır seninle zihninin ötelerinde bir yerlerde. Şimdi izninle “Küçük Büyük,” bir hikaye anlatacağım sana.

    Tuhaftır o bazen, hem de ne tuhaf! Bu söylemimin bayağılığında gizlenmiş bir sırrın tuhaflığı gibi, hemen vermez sırrını sana. Ona sarılmak için görmek, işitmek için dinlemek, varmak için yolun sonuna gitmeden varlığı kalbinde hissetmen gerek. Zira, yürümekle de bitmez bu yol; tüm zahmetlerinin ödülü, aynı zamanda ıstırapların olan, bir kapı gıcırtısıdır bir ömür boyu duyup duyacağın. O da arkanı dönüp bakmaya bile yeltenmeden, çoktan kapanır üzerine.

    Görünmez kapıların, aşılmaz sınırların ardındadır o tuhaflık. Bitmeyen bir yolun sonunda, ardı haninin ırağında. Ama yine de bilmezler onun sırrını, galaksiler kadar uzak olanın aynı zamanda yanı başındaki varlığını. O varlık ki kendi oluşunu, yokluktan ödünç aldığını. 

    Sayfaların arasında arama onu! Yaşamın kıyısında dolaşırken, rüzgâra kapılıp dalgalara savrulman, ona ulaşmak için kanatlanman gerek.

    Tüm bilgeler yalan mı söylediler yoksa? Sadece etrafına bak: İçe bakan mahvolmuş, dışa bakan harap. Yine de o tuhaf şeydir seni yaşatan, o sıradan hayatın içinde arada bir seni yoklayan evrenin o tuhaf göz kırpışları. O tuhaflıktır ki kızgın kumulların içinden baş veren dikenli bir kaktüs misali okur sana şiirini: 

    “Şu göz yaşlarım olmasaydı, 
    Bir dirhem suyu kim verirdi bana?
    Kim!”

    Kendi karanlıklarında önlerini görsünler diye, onun boşluğu sana ışığı getirmedi mi, bizden hiçbir karşılık beklemeden? Bayatlamış ruhların maya tutmayan sahte dünyasında, hep aradığın şey değil miydi o? Biliyorum. Kaybettin onu aralarında; olmak için olmayana yüzünü döndün. Boşluk! Sırf yıldızlara uzanıp, dokunamadılar diye onu da inkâr ettiler, senin aradığın o minik tuhaflığı. Küflenmiş bir varoluşun içinde nefes alamaya çalışırken, mantar gibi türeyen sıradanlığın içinde, sırf bir gizem uğruna harcamak kendini… Dedim ya tuhaf, hem de ne tuhaf. Tüm çabaların mükafatı: Kızgın çölde kavrulurken -ya da ölürken! – birkaç damla su.

    Biliyorum! Aralarına karıştığında göremiyorsun onu, çünkü; onlar gözlerini akbabalara bağışladıkları için, seninkileri de aldılar senden. Sırf duyamıyorlar diye, kulağının dibinde kıyametin borazanını çaldılar! Yine de nefret edemedin; o küçük tuhaflık bir gün geri dönerse, ona yüreğinde yer kalmaz diye.

    Sakatlanıp, bu aleme nasıl düştüysen, hep geri gitmek istedin yükseklere. Ama artık bir “a’mâ”sın sen. Her tırmanışında, tepelerden inmenin daha ölümcül olmasının kefaretini kırılıp parçalarına ayrılan, sonsuzluğa batan kemiklerinle ödedin. Delik deşik olan zihninin duvarlarından atlarken, etlerin çoktan sıyrılmıştı kemiklerinden. Sıradanlığın kemirdiği varoluş. İki’den Bir olmak için, yok olarak var olmayı umut ettin her acınası ânında. 

    Her şeyini almışlardı. Zamanın bir yerinde, hiçbir şeyin yoktu artık; zavallı duyguların bile. Çırılçıplak, içgüdülerinle baş başa kaldın, onlara bile düşman kesildiler. Ölümden kaçarken yakalandın; karanlık bir odada, cehennemin dikenlerinin etlerini parçaladığı hırçın bir boğa gibi karşında duruyordu Tantalos, hem de kaç kere. Ne tuhaf değil mi? Azgın bir katilden kaçarken, yaşamın hastalıklı rahminde var olmak istemek…

    Tuzaklara yakalandın onlarca kez, ölümü, karanlıklar labirentinde atlatmaya çalışırken. Onu bulup tekrar kavuşmak için ellerinle toprağı eşeleyip, ayak parmaklarınla bile düşündün. Hepsi, hepsi bir damlası içini dolduran küçük bir tuhaflığı kanatlarından yakalayıp, kalbinin o gizli cebine tekrar saklamak içindi. 

    Hatalar yaptın birçok kez, hem de çok büyük hatalar. Cehennemin ateşinden yapılmış bir kılıcın keskinliğine meydan okudun. Dışarıdakilerin ayaklarına geçirilen zincir halkalarının en zayıf olanına, dostluklara tutundun canın yandığında; biraz daha alçaktan düşmek için. Ne tuhaf değil mi? Çünkü hataların toplamıydı, doğruların.

    Kendilerini sana düşman seçenler sevinmişlerdi, akbabalar gözlerini çaldığında. Ve kulakların sağır olduğunda bayram etmişlerdi. Ama yine de buldun onu. Ve şimdi, artık korkmuyorsun. Sonunda, ikimiz de aynı şeyi mi öğrendik yoksa? Çünkü bulduğun o “küçük büyük,” tuhaflık kalbinin gizli cebinden sana fısıldıyor ritmiyle: “Sen daha görmeden yaşam suyunu tattı gözlerin; ruhun, o tiksinç kelimelerle kirlenirken duyduğunda sağır olmuştuk biz…”

    Kenan Doğru, Ardahan’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor. Uluslararası bir firmada yönetici olarak çalışmakla birlikte, küçük yaşta tutku edindiği yazı alanında üretmeye devam ediyor. “Sapien Hislerim” adlı deneme aforizmalar kitabının yazarı olan Doğru’nun çeşitli mecralarda yayımlanmış pekçok öyküsü bulunuyor. Mühendislik eğitiminin ardından yüksek lisansını tamamlayan Doğru, şimdilerde İstanbul Üniversitesi “Felsefe” bölümünde eğitimine devam ediyor. Aynı zamanda ilk romanı ile okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    SuareMag – Nisan 2025

    kenan doğru suaremag yazar

    Related Posts

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025 Edebiyat

    SuareMag – Temmuz 2025

    Temmuz 3, 2025 Manşet

    DİNGİN APSE

    Temmuz 1, 2025 Manşet

    ‘DOKTORUN KARISI’NIN FISILTISI: GÖRÜYORSAN SUSAMAZSIN

    Temmuz 1, 2025 Nilgün Karataş - SuareMag
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    ya da “yazar”, yazan ve… * yazar hep ‘yaz’, ömrün kış olsa da! * ne…

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Sokak hayvanları ve edebiyat: Sessiz kahramanlar

    Nisan 4, 2025 Uncategorized

    Akdeniz tipi beslenmenin bir faydası daha

    Mart 31, 2023 Uncategorized

    Seçim temalı ufuk açıcı 8 film

    Mart 31, 2024 Film
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.