Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » KABUĞUN ALTINDA
    SUARE ÖYKÜ DERGİSİ

    KABUĞUN ALTINDA

    Kasım 1, 2025Yorum yapılmamış8 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Semiha Can Çetin

    En büyük çığlıklar sessizlik içinde gizlidir. Tıpkı buram buram emek kokan bu tarlada çalışan her işçinin sessizliğinde gizlendiği gibi… Ellerimizdeki nasırlardan çok kalplerimiz acıyordu; yine de dertlerimizi dilimizle değil, çapalarımızla toprağa yazıyorduk. Kimi sevdasını, kimi evladını… Benim ise satır başlarım hep aynı cümleye çıkıyordu; korkuya. 

    ‘Korkuya’ diye fısıldadım bakışlarım arkamda kalan köye doğru kayarak.

    Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Karabulutlar tüm gökyüzünü kaplamıştı. Yer kara toprak, gök kara bulut… İçim ise katran karasıydı. Sanki bu karanlık benim içimden çıkıp her yeri sarıp sarmalamıştı. Belki de dünyadaki tüm kötülüklerin anası bendim. 

    Sonra bir ses yankılandı birden; tok, güçlü ve sarsıcı. Sanki bu ses kalbimde kırılan ve kopan tüm iyi şeylerden çıkıp tüm dünyada yankılanmıştı. Herkes önce olduğu yerde kalakaldı.

    “Zeynep işine bak,” diye bağırdı ırgat ağası Paşa. Gözlerim elindeki demir çubuğa takıldı. Yerdeki taşın üzerinde gezdirerek tiz bir ses çıkarışını seyrettim. O çubuk hep daha fazla çalışmamızı hatırlatan görünmez bir kırbaç gibiydi. Ses ne kadar güçlüyse, tehdit de o kadar ağırdı.

    Paşa’yı daha fazla kızdırmamak için tekrar toprağa, satır başına döndüm. Çapaların çamura vuruşu, Paşa’nın bağırışlarıyla yarışıyordu. Her vuruş biraz daha içime işliyordu.

    Siyah lastiklerime yapışan çamur ayaklarımı prangaya çevirmişti. Bacaklarım taş kesiliyor, belim çatlayacak gibi ağrıyordu. Çapamla çamurun ayağımı sarmış halkalarını temizledim. Tam adım atacaktım ki lastiğim çamura yapıştı; sanki görünmez bir el bırakmak istemiyordu.

    Ayağım kurtulup havaya kalkınca dengemi kaybettim. Çorabımla çamura basmak zorunda kaldım. Ilık, ıslak çamur parmaklarıma kadar işledi; bir ürpertiyle geriye sıçradım. Çoraplarım sabahtan beri yağmurla zaten ağırlaşmıştı, şimdi bir de çamurun kirli ağırlığı bindi üstlerine.

    Yüzüm kızararak etrafıma baktım. Kimse görmemiş olmalıydı… Hemen geri dönüp çamurun içindeki lastiklerimi çıkardım ve çamurlu ayağıma geçirdim. Ne olursa olsun toprağın sırasını bırakmamam gerekiyordu.

    Tam çapamı yeniden toprağa vurmuştum ki, ıslak yazmamın geriye doğru kaydığını fark ettim. Hemen doğrulup elimle düzelttim. Kimsenin görmediğinden emin olmak için etrafıma bakındım.

    O anda Ali Çavuş’un torunu Kadir ile göz göze geldim. Askerden yeni dönmüştü. Anası Fatma abla oğluna kız arıyordu; gölgesine erkek gölgesi değmemiş tazecik bir genç kız…

    İçimde soğuk bir ürperti gezindi. Hemen toparlandım, başımı eğip yeniden işime koyuldum. Erkeklerden köşe bucak kaçıyordum, hele de bekar olanlardan… Adımı çıkarsalar, bu köyden kovsalar, ben ne yapardım?

    Kalbim çırpınan bir kuş gibi göğsümde çarpıyordu. Başımı eğerek yeniden toprağa döndüm, ama ellerim titriyordu. Korkunun sıcak nefesi ensemdeydi.

    Dayanamadım, gizlice başımı kaldırıp köye, evimizin olduğu yöne baktım. Gözlerim bacaya ilişti. İncecik duman gökyüzüne doğru yükseliyordu. ‘Baca tütüyor… çok şükür’

    O an kalbim pamuk gibi yumuşadı. Dünyanın tüm karanlığına rağmen, orada beni bekleyen bir sıcaklık hâlâ vardı.

    “Zeynep!” diye bağırdı Paşa, sesi göğsümün içinde yankılandı.

    Korkuyla irkildim, yerimde dikildim. Eliyle yanına çağırıyordu. Kalbim çatlayacak gibiydi; çamurun içinde sendeleyerek, ayaklarım batıp çıkarken güçlükle yürüdüm. Önünde durduğumda bakışlarıyla üzerime çöktü.

    Çatık kaşlarının altından, büyük bir av yakalamış vahşi bir sansar gibi süzüyordu beni. Zevk aldığı belliydi; gözlerindeki parıltı bunun kanıtıydı. ‘Çocukluğunda diğer çocuklardan sürekli dayak yermiş. Büyükler öyle anlatırdı. Şimdi acısını, ekmeğini topraktan çıkaran biz zavallılardan mı çıkarıyordu?’

    “Sabahtan beri neden oraya bakıp duruyorsun? Ne var orada?”

    Islak elbiselerim, korkudan terleyen bedenime yapıştıkça yapışıyordu. Elbisem daralmış, ansızın patlayacak gibiydi. Lastiklerimdeki ağır çamurlar yetmiyormuş gibi, şimdi bir de korkudan titriyordum.

    Bir an bayılıp düşeceğim sandım. “Zeynep bayılmış tarlada” diye duyulsaydı, arkamdan ne dedikodular ederlerdi kim bilir… Derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım.

    “Hiç,” dedim fısıltıyla.

    “Bak kızım, sabahtan beri yağan yağmur yüzünden zaten iş çıkmadı. Çalışacaksan çalış, çalışmayacaksan bir daha gelme.”

    Dudaklarım titredi, sesim çıkmadı. Sadece başımı sallayıp boynumu büktüm. Arkamı dönmüştüm ki, şimşek çakar gibi bir ses duyuldu arkamdan:

    “Dur! Kim sana git dedi?”

    Olduğum yerde donakaldım. Arkamı döndüğümde Paşa’nın sararmış bıyıklarını düzelttiğini gördüm.

    “Gel buraya,” dedi. Titrek adımlarla birkaç adım attım. Önünde durduğumda, arkam dönük olmasına rağmen herkesin işini bırakıp bizi izlediğini hissedebiliyordum. Tüm bedenim bir yaprak gibi titriyordu. Paşa, sapsarı dişlerini göstererek güldü.

    ‘Şimdi burada bana dokunsa… ya da imalı bir laf etse, ben ne yaparım?’

    Elini önce havaya kaldırdı, sonra omzuma indirdi. Korkuyla etrafa baktım; insanların gözlerinde acıyan merak karışımı vardı. Her şeyin bittiğini hissettim. Beni artık bu köy tutmazdı. Gözlerimi kapattım ve bir adım geriye çekildim.

    Yavaşça açtığımda Paşa’nın bu hareketten çekindiğini fark ettim. İçimden uzun bir nefes boşaldı; biraz olsun rahatladım. Havada kalan elini, uçurumun kenarındaki kuru kütüğe doğru işaret etti.

    “Git şu kuru kütüğü getir de yakalım, üşüdük.”

    Arkam dönük olsa da bütün işçilerin bizi izlediğini biliyordum. Hem gözlerden silinmek hem de bu adamla yüz yüze gelmemek için başımı eğip dediğini yaptım. Uçurum kıyısına yaklaşırken çamur kayganlaştı; dikkatlice yürüdüm, her adımda ayağım bir an için kaydı. Kütüğe vardığımda bir an aşağıya baktım. Başım döndü. 

    Buradan düşecek olsam, aşağıdan cenazemi bile çıkaramazlar.

    Kütüğün kenarından tutup kendime çekmeye çalışırken ayağım kaydı; düştüm. Acım var mı, yok mu diye düşünmeden etrafa bakındım. Neyse ki kimse görmemişti. Hemen doğrulup, var gücümle kütüğü çekmeye başladım.

    Önce pürüzlü kabuğuna dokundum; ellerimi çizmesine izin verdim, sonra derin bir nefes aldım ve koca kütüğü sırtladım. Uğruna çalıştığım değerler için dünyayı sırtlamam istenseydi, tereddüt etmezdim. Bu yüzden kütük bana tüy gibi hafifti.

    Çamurda bir iki kez kayıp düşsem de sonunda kütüğü Paşa’nın ayaklarının dibine bıraktım. Doğrulurken belim sanki ortadan çatladı; ellerim refleksle yanlara kaydı. Kolumdaki kabuk izlerini ovuşturarak acıyı bastırmaya çalıştım.

    Paşa ise keyifle kahkaha attı. Çektiğim acıdan zevk alıyordu. Ayağını kütüğün üzerine koydu, sanki zafer kazanmış gibi göğsünü kabarttı. Cebinden çakmağını çıkardı.

    “Mola!” diye bağırdı.
    İşçiler bir anda etrafına toplandı. Akşamüstü çıkan rüzgârda, ıslak elbiseleri içinde tir tir titriyorlardı. Paşa kibirle eğilip kütüğün bir ucunu tutuşturdu.

    Gözlerim, kütüğün bir ucunda kalkmış kabuğun içinden çıkan minik karıncalara ilişti. Bir an durdum, sonra bir hışımla kütüğün üzerine atlayıp küle dönmeden söndürdüm. İşçilerin şaşkın bakışları ve Paşa’nın bağırışları umurumda değildi. Sanki o çekingen, korkak kadın gitmiş; yerine dünyaya başkaldıracak kadar güçlü bir kadın gelmişti.

    “Deli kadın! Sen ne yaptın?” diye bağırdı biri.
    “Bu kütük olmaz. Kabuğun altında karıncalar var,” dedim. Sesim titriyordu.
    “Ne olmuşsa,” diyen oldu.
    “Bu kütüğü yakamayız. Karıncalar var.”
    “Ben… ben başka bir tane getireyim,” diye ekledim.

    Paşa kestirip attı: “Sana üç dakika veriyorum. Üç dakika içinde buraya bir kütük getirmezsen, bu kütüğü yakarım.”

    Paşa’nın tehdidiyle zaman bir anda ağırlaştı. Herkes sus pus olmuş bana bakıyordu. Kulaklarım uğulduyor, ellerim titriyordu.

    “Zeynep abla…” diye bir ses yankılandı uğultuların arasından. Başımı çevirdiğimde kalabalığın arasında Kadir’i gördüm; eliyle az ötede duran kütüğü işaret ediyordu.

    Abla. Bu kelime kalbimin kilidini açan anahtar gibiydi. Artık ona güvenebilirdim. ‘Küçükken Mustafa arabasını tamir etmişti, bu yakınlık ondan olsa gerek.’

    Tereddüt etmeden işaret ettiği tarafa koştum. Kuru çalıların arkasında duran kütük sanki yalnızca beni bekliyordu. Hiç düşünmeden sırtladım, var gücümle taşıyıp Paşa’nın ayaklarının önüne bıraktım.

    Alnımdaki teri silerken göz göze geldik. Yüzündeki ifade tanıdıktı: benim acımdan beslenen bir memnuniyet. Bu, kadınlara özgü bir kin miydi, yoksa yetersizliğin ortasında yetkinin oyuncağı olmuş bir budalalığın tezahürü mü? Bilemedim. Ama bildiğim bir şey vardı: doğru bildiklerim uğruna bu budalanın oyuncağı olmaktan gocunmayacaktım.

    Paşa’nın büyük bir zevkle tutuşturduğu kütüğün etrafında kalabalık toplanmıştı. Ben ise yavaşça aralarından sıyrıldım, kurumaya yüz tutmuş bir çamur kümesinin üzerine oturdum. Gözüm köye kaydı; her şey süt liman görünüyordu. Bacadan hâlâ ince bir duman yükseliyordu. Bu iyiye işaretti.

    Molanın bittiğini duyuran Paşa’nın sesi yankılandı. Herkes yeniden çapasını aldı, çamurlu toprağı dövmeye koyuldu. Bu kısır döngü, “Paydos, bugünlük bu kadar,” diye bağırıncaya kadar sürdü.

    Çekirgelerin sesleri akşam karanlığına karışırken büyük ormanın önünden geçtim.
    ‘Hiç sevmiyorum şu ormanı… İnsan içine çeken koyu bir mezara benziyor. Koyu bir mezar…’

    Birden güçlü bir hışırtı duyuldu. Nefesim kesildi, olduğum yerde kaldım. Ardından şiddetli bir gürültü ve çığlık yankılandı. Bir erkek sesi: “Ormancılar… Yine birinin ocağına ateş düştü belli…”

    Etrafta ayak sesleri ve bağrışmalar çoğaldıkça kulaklarımı kapatır gibi koştum. Hatice Ana’nın bahçe duvarına dayandığımda nefesim kesilmişti. Hava kararmış, insanlar çoktan evlerine çekilmiş, pencerelerde ışıklar yanıyordu. Birkaç derin nefes alıp tekrar yola koyuldum.

    Tam o sırada bir ses hançer gibi saplandı arkamdan: “Bu saatte eve gidiyorsun, torunlarım açlıktan ölecekler!”

    Pencereye yaslanmıştı Hatice Ana, başörtüsünün uçlarını başının üstüne atmış, kollarını sıvamış, öfkeyle bana bakıyordu. Akşam ezanı yeni okunmuştu; belli ki abdest alacaktı.

    “Torunlarıma yazık ediyorsun, günahtır! Çocukları ver bana ve git buradan!” diye bağırdı.

    ‘Evlatları annesinden ayırmanın günah olduğunu bilmiyor muydu acaba?’

    Sonra sesi daha da yükseldi. “Hep senin suçun! Mustafa’yı sen yolladın o kara ormana; torunlarımı da heba etmene izin vermeyeceğim.”

    Onu duymazlıktan gelerek koşar adımlarla kapıya vardım. Derin bir nefes aldım. Başörtümün ucuyla yanaklarımdan süzülen yaşları sildim. Çocuklar beni böyle görmemeliydi.

    İç astarıma bağlı anahtarı hızla çıkarıp kilide soktum. Çevirdim, çevirdim… Her dönüşte sanki bir korkumu kapının dışında bırakıyordum. Sonunda anahtar dönmez oldu; kapı açıldı. Ve işte oradaydılar: dört güzel meleğim, gülümseyerek bana bakıyorlardı. O an Paşa da, çamurlar da, Hatice Ana da bizden çok uzaktaydı. Biz kendi kabuğumuzdaydık artık. Tıpkı kabuğun altındaki karıncalar gibi…


    kabuk öykü semiha can çetin suare öyküler

    Related Posts

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025 Uncategorized

    SuareMag Aralık

    Aralık 1, 2025 Manşet

    Ayın Kitapları: Aralık ayında ne okuyalım?

    Aralık 1, 2025 Ayın Kitapları

    Ayın Filmleri: Aralık ayında ne izleyelim?

    Aralık 1, 2025 Ayın Filmleri
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Zülfü Livaneli’den edebiyatseverlere özel seçki

    Mayıs 17, 2023 Kitap

    Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

    Mayıs 6, 2025 BURAK SOYER

    LOTUS

    Ağustos 1, 2025 Belgin Ulutay
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.