Duygu Görücü
Kayboldum. Ormandayım galiba ama nasıl geldim? Ağaçlar… Çok fazla, yönümü bulamıyorum. Yol burası sanırım. Otların az olduğu yer yoldur, değil mi? O zaman başkaları da gelmiş demek ki buraya. Belki de yalnız değilimdir. Etraf karanlık, gökyüzü görünmüyor. Korkuyorum. Ablam nerde? O neden gelmedi? Beni unuttu mu yoksa? Derin bir nefes almalıyım, korktuğumda sakinleşirim. Değil mi? Evet, çünkü filmlerde öyle yapıyorlar. Yürümeliyim. Etraftaki bu sesler nerden geliyor? Canavarlar! Kesin beni yemeye geliyorlar. Hızlı yürürsem ama yok, o zaman hemen bulurlar beni. Yavaş adımlarla gideyim en iyisi. Nefes almak iyi geldi, görmeye bile başladım. Saçmalıyorum. Karanlığa alışınca hep böyle oluyor ki. Sesler uzaklaşıyor. Oh… Artık tehlikede değilim.
Karşıda görünen sarı ışık da ne ki? Yaşasın, biliyordum yalnız olmadığımı. İçerde yaşayan var mı ki, bakayım camdan. Kimse yok. Kapıyı çalsam, duymuyorlar beni. Aa! Açıkmış. Sıcacık.
“Kimse yok mu?” ses yok. “Hu huu…”
O zaman bu mumları kim yaktı? Ablam olsa bana duvarda şekiller yapardı. Nasıl yapıyordu, deneyeyim. İki elini birleştirip, kanat gibi yapıyordu. Yaptım. Kuş oldu. Sonra nasıl yapıyordu?
Duvardaki gölgelerle zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Sesler kesilmiş, korkusu gitmişti. Kuşlar, tavşanlar, ne olduğunu bilmediği bir sürü şekil duvarı süslüyordu. Mumun ışığı azalmaya başladıkça elleri de yorulmaya başlamıştı. Gözleri kapanmış, oturduğu minderde kıvrılıp kalmıştı. Uykusunda yemyeşil aydınlık bir yerdeydi. Neresi olduğunu bilmese de içi açılmıştı. Duvardaki gölgeler etrafındaydı. Onu kovalıyorlar, koşturuyor, neşeli kahkahalar atıyordu. Güneş sadece onun üzerine vuruyor şekilleri ıskalıyordu. Yüzünü gökyüzüne çevirip ışığa bakmaya çalıştığında gözleri kamaştı. Kapattığında gölgeler gözündeydi. Onunla konuşuyorlardı. Ne olduklarını, neye benzediklerini bulmaya çalıştı. Bulamadı. Sonra, gölgeler dağıldı. Gözlerini açtı. Etrafındakilerde gitmişti. Işık kaybolmuş, bulutlar gökyüzünü griye boyamıştı. Koşmaya başladı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Bacakları ağrıyıncaya kadar koştu. Durduğunda nefessiz kalmıştı. Etrafına baktı. Kaybolmuştu. Uzakta birisini görür gibi oldu. Gözlerini kıstı, karaltı el sallıyordu. Soluğu düzene girmeden yeniden başladı koşmaya. O yaklaştıkça karaltı uzaklaşıyordu. Seslendi ama duymadı. Daha da hızlandı. Elini uzatsa tutacak gibiydi ama yüzünü göremiyordu. İyice yakınına geldiğinde uzandı ama karaltı uçurumun kenarına gelmişti ve düşmeye başladı. Çığlığı yankılanırken ayağı takılıp onunla birlikte boşluğa yuvarlandı. Karaltı gözünü alan bir ışığın içinde kaybolurken gözlerini sımsıkı kapattı.
Etrafındaki rüzgâr kesildiğinde ne olduğunu görmek istemiyordu. Düşmemişti. Bir yere de çarpmamıştı. Soluğunu tutarak yavaşça gözkapaklarını kaldırdı. “Abla, buldun beni…” Saklandığı sandığın içinden çıkıp duvara koştu, “Sobe, sobeledim,” dedi. Ablası kahkahalarla gülüyordu. Sımsıkı sarıldı. “Deli kız, ne güzel saklanmışsın,” dediğinde nasıl da mutlu oldu. Saklandığında gördükleri, korkusu hepsi uçup gitti. Bunca yıldan sonra çocukluğundan unutamadığı sayılı anılardan biriydi o gün. Sonrasında yaşananlar, ayrılıklar aklına getirmek istemediği daha birçok şey.
Yıllarca sorgulayıp cevap bulamadığı o soru: “Neden?”
Gözü dönmüş bir hırsızın yaşattığı felaket gecesi, ailesinden, evinden ayrılışı. Giderken sadece o sandığı alması, nereye gitse yanında taşıması. Acı hatıraları hatırlatmaması için hiç eşya almamasını söylemişti teyzesi ama o ısrar edince kabul etmişti. Koca evden, ailesinden kalan bir şeylerin yanında olmasını istemişti. O geceden sonra hep ışık açık yatmıştı. Koca kadın olsa da bu değişmemişti.
Gri gökyüzüne baktı. Böyle havaları hiç sevmezdi. İçi sıkıldı. Sigarasına uzandı. Çakmağın gölgesi cama vurdu. Gölgeler. Ne zaman boşluğa düşse yanında olan sessiz arkadaşları. Sigarayı yakmaktan vazgeçti. Kalktı. Şifonyerin çekmecesinden bir mum çıkardı. Sehpanın üzerine koydu ve yaktı. Parmaklarının gölgesinin duvara düşmesini izledi. Ellerini birleştirdi. Kanat gibi çırptı. Duvardaki kuşun görüntüsünde o güne uçtu.

Duygu Görücü, Balıkesir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Balıkesir’de, liseyi yatılı olarak İzmir’de Maliye Okulu’nda okudu. 1996 yılında başladığı memuriyet hayatı devam ederken, öğrendiği günden bu yana okumayı, ortaokuldan bu yana da yazmayı seviyor. İki kolektif kitapta öyküleriyle yer aldı. Halen kızı ve kedisiyle Balıkesir’de yaşıyor ve yazmaya devam ediyor.

