Sanat tarihçisi Gamze Aras’ın yazdığı “Otuz Tohum”, yazarın şarabın tarihini araştırırken tanıştığı Aryan (İran-Hint) mitolojisi ve bu mitolojide yer alan şarabın bulunuşuyla ilgili mit üzerinde sürdürdüğü çalışmaların bir ürünü. “Otuz Tohum”u okurken bir yandan şarabın hikâyesine tanık olacak, diğer yandan da İran coğrafyasının en ünlü padişahı Cemşîd’le, hocasının torunu Âfitab’ın aşkına, tarih ve mitolojinin büyüsüyle tanık olacaksınız.
BURAK SOYER

1972 yılında doğan Gamze Aras, Gazi Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun olmuş. Yine Sanat Tarihi üzerine yüksek lisans yaparken, eğitimine ara verip dil öğrenmek için İngiltere’ye gitmiş ve burada dokuz yıl kalmış. Türkiye’ye döndüğünde yüksek lisans eğitimine devam eden Aras, 2015 yılında, “İstanbul’un Eyüp Semtinde Bulunan Üzüm Motifli Mezar Taşları” teziyle eğitimini tamamlamış. Tez konusunu belirlediği süreçte şarap tarihiyle de ilgilenmeye başlayan Gamze Aras, tarihe, kültüre, mitolojiye olan ilgisini şarap tarihinin merakıyla birleştirerek Anadolu’nun şarap tarihi konusunda kişisel araştırmalar yapmış. Türkiye’deki üzüm, şarap, içki tarihi ve kültürü ile ilgili söyleşilere imza atmış, çeşitli mecralara konu hakkında makaleler yazmış.
Gamze Aras, şarabın tarihini araştırırken tanıştığı Aryan (İran-Hint9 mitolojisiyle tanışmış ve bu mitolojide yer alan şarabın bulunuşuyla ilgili mit üzerinde çalışmalarını sürdürmüş. Gamze Aras’ın bu çalışmaları neticesinde de “Otuz Tohum” adlı roman ortaya çıkmış. A7 Kitap etiketiyle yayımlanan “Otuz Tohum”, bir taraftan İran coğrafyasının en ünlü ve önemli padişahı Cemşîd ile hocası Mensekî’nin kızı Âfitab’ın büyülü aşk hikâyesini anlatırken, diğer yandan da şarabın bulunuşuna giden süreci, tarih, mitoloji ve yer yer fantastik unsurlarla ele alarak okuru gerçekle gerçeküstünün ayırt edilemediği bir yolculuğa çıkarıyor.
Döneminin en karakterli padişahı olan Cemşîd, dedesinin ordusunda at yetiştiricisi ve bilge bir adam olan Mensekî’nin yanında kaldığı yedi yıl boyunca sadece atlarla ilgili değil, ileride başına geçtiği tahtın hakkını vermek, halkı ve ülkesi adına doğru kararlar alabilmek adına da çok şey öğrenmiştir. Zamanla doğayı seven, kuşlarla konuşur olan Cemşîd, hocasının yanından ayrılacağı zaman Mensekî, rüyasında ona haberler getiren kanatlı atın yıllar sonra Cemşîd’e bir emanet göndereceğini söyler. Cemşîd de hocasının bu emanetine ölümüne dek sahip çıkacağına söz verir.
Mensekî’nin yanından ayrıldıktan sonra krallığının başına geçen Cemşîd, bir gün ayağını yılana kaptırmış bir kuş görür. Kuşu kılına bile zarar vermeden okuyla yılanı öldürerek kuşun canını kurtaran ulu padişaha, otuz kuş, arkadaşlarının canını kurtardığı için o güne kadar adını dahi duymadığı bir bitkiden otuz tohum getirir ve kuşlardan biri bu tohumları nasıl ekmesi gerektiğini, günün birinde de bu tohumların başka bir mucizesi daha olacağının haberini verir. Hemen tohumları ekmeye koyulan Cemşîd, onlarla bizzat ilgilenir. Tez zamanda yeşeren ve bin bir türlü faydası olan bitkiden halka da dağıtır. Böylece halkı şifa bulur, toprakları bereketlenir ve Cemşîd’e olan bağlılıkları iyice artar. Bu arada kocası iki yıl önce ölen komşu ülkenin güzel karısı, Cemşîd’e evlilik teklifi gönderir. Bakır yataklarıyla meşhur bu ülkenin dul kraliçesinin teklifini kabul eden Cemşîd, ülkesinin gücünü kat be kat artırır. Ancak karısı Berda’nın Cemşîd’e olan aşkı takıntılı bir hâle gelmeye başlar. Berda, Cemşîdevinden uzaktayken ne yapıp ettiğini bilmek için falcılardan haber alır. Son olarak gittiği falcı Feron, Berda’ya kötü haberi verir: Sarayın bulunduğu şehre güzeller güzeli bir kız gelecek ve Cemşîd’in aklını başından alacaktır.
Büyük bir fetihten dönen Cemşîd ve ordusu, yolda bir handa konaklamak için durduklarında, handa kalan ve Cemşîd’inkervanına katılmak isteyen Âfitab, dedesinden kalan atı Şimşek karşılığında kervana kabul edilir. Cemşîd’in kervanıyla, onun ülkesine giden Âfitab’ın hocası Mensekî’nin emaneti olan torunu olduğunu öğrenen Cemşîd, hemen onu himayesine alır. Zaman geçtikçe gönlü de Âfitab’a kaymaya başlar. Ancak ulu padişahın ülkesinin sınırları içinde dolaşan bir dedikodu, Cemşîd’i çileden çıkarır. Samih kralı Saruh, hem uzun süredir Cemşîd’in ülkesindeki göllerin peşindedir hem de Cemşîd’in devlet erkânı adına haraç toplamaktadır. Cemşîdhemen ordusunu hazırlayıp Saruh’u bulmak için sefere çıkar. Bu arada Berda da boş durmamış, Âfitab’ı saraydan kaçırmıştır. Ancak sonunda Cemşîd Saruh’u bulup ülkesine getirir. Halkı önünde cezasını çekmeden önce onu adamlarına sorgulatır ve bütün gerçekleri öğrenir… Devamında ne olup bittiğini okurun merakını kitaba saklaması adına burada kesip “Otuz Tohum”utoparalayalım…
Kitabın arka kapağında görüşlerine yer verilen, konuyla ilgili profesörlerden ve Gamze Aras’ın kitabın sonuna düştüğü kaynak notlardan öğrendiğimiz kadarıyla, Aras’ın, “Otuz Tohum” için çok titiz bir araştırma sürecinden geçtiğini belirterek başlayalım.Bunun dışında tarihi ve mitolojik bir hikâyeyi, modernleştirmede kullandığı dili, üslubu ve kurgusunun usta işi olduğunu da ekleyelim.
Şarabın hikâyesini okumak için kitabın başına oturduğumuzda, katman katman açılan bir romanda olması gereken her şeyi dozunda, yerli yerinde kullanan Gamze Aras’ın, emsaline pek rastlamadığımız türden bir eserle okuru selamladığını da ifade ederek yazıyı noktalayalım…

Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.


