İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 27 yıldır Garanti BBVA sponsorluğunda gerçekleştirilen İstanbul Caz Festivali, güncel müziğin en iyi ve en yeni örnekleriyle 3-18 Temmuz’da bir kez daha müzikseverlerle buluşacak. Bu sene 31’incisi düzenlenen festivalin iki büyük ismi belirlendi: Gregory Porter ve Chris Isaak.
Chris Isaak, İstanbul Caz Festivali için ilk kez Türkiye’de
“Wicked Game”, “Blue Hotel” gibi popüler şarkıları ile tanınan ünlü müzisyen Chris Isaak, eşsiz performanslarından birini sergilemek üzere 31. İstanbul Caz Festivali için ilk kez ülkemize geliyor. Konser, 12 Temmuz Cuma, Garanti BBVA’nın gösteri sponsorluğunda, Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda.
Chris Isaak’ın kariyerinde önemli bir dönüm noktası olan “Wicked Game”, David Lynch’in 1990 yılında yayımlanan ünlü Wild At Heart filminde de yer aldı. Aradan geçen yıllar Chris Isaak müziğinin zamansız olduğunu “Blue Hotel” ve “Baby Did A Bad Bad Thing” gibi hitlerle birçok defa kanıtladı. Rock, rockabilly, soul, folk, pop ve country türlerinden ödünç olsa da daha ilk notasında kendi tarzını ortaya koyan şarkılarıyla Isaak, neredeyse 40 yıllık ikonik kariyerine iki Grammy adaylığı, bir platin plak, on üç stüdyo albümü, on iki tekli, sayısız kapalı gişe konser ve birçok film müziği sığdırdı.
İki Grammy ödüllü Gregory Porter, 8 Temmuz’da İstanbul Caz Festivali’nde
Her performansında izleyiciyi şaşırtan, dünyanın en iyi caz vokalleri arasında gösterilen Gregory Porter, 8 Temmuz Pazartesi akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnede olacak. Çocukluk döneminden bu yana beslendiği country, gospel ve blues’un yanı sıra caz, R&B ve funk arasında seyreden ayırt edici tarzıyla öne çıkan Porter, cazı büyük kalabalıklarla buluşturmaya devam ediyor.
Porter, Dr. Martin Luther King’i anlattığı “1960 What?” şarkısıyla hafızalara kazındı; 2014’te Liquid Spirit ile, 2017’de Take Me to the Alley ile “En İyi Caz Vokal Albümü” dalında Grammy’ye layık görüldü. Müzik listelerini altüst eden Liquid Spirit, tarihin en çok dinlenen caz albümü olarak kayda geçti. BBC’nin “endişe verici biçimde az rastlanan, ender bir tür” olarak tanımladığı Gregory Porter’ın en çok gurur duyduğu başarısı ise iyileştirici ve umut veren müziği sayesinde dinleyicisiyle kurduğu özel bağ.