Filmler, kitaplar, tiyatro oyunları, şarklılar… O kadar çok var ki… “8 Mart neden var?” sorusuna -ki bu soru soruluyor- sadece bunların varlığı bile cevap olabilir. Antik Çağ’ın ilk kadın matematikçisi Hypatia. Taşlanarak öldürdü. Olmasa bile işte o gün de bence martın sekizi. Ve ondan sonraki tüm kadınların ölüm tarihi. Çünkü aklımıza sadece bu tarihte geliyorlar.
BETÜL ÇAKIROĞLU
Klasik Dünya Kadınlar Günü yazıları bunun hikayesini anlatarak başlar. Ben malum takvimdeki sayfa 8 Mart iken olan bu hadiseyi anlatmayacağım. Nedeni bir olay değil. O olay sadece günü belirlemiş. Neden çok daha derinde. Kökleri kadın zihninde bile tezahür bulmuş inançlarda. Bu da belki de daha mağarada erkeğin avdan dönmesini bekleyen kadına kadar gidiyor.
O kadar çok kitap, o kadar çok film var ki…
“8 Mart neden var?” sorusuna -ki bu soru soruluyor- sadece bunların varlığı bile cevap olabilir.
Antik Çağ’ın ilk kadın matematikçisi Hypatia. Taşlanarak öldürdü. Olmasa bile işte o gün de bence martın sekizi. Ve ondan sonraki tüm kadınların ölüm tarihi. Çünkü aklımıza sadece bu tarihte geliyorlar.
“Bizi birleştiren şeyler ayıranlardan daha fazla.”
Film Önerisi: Agora
Bilimde olduğu gibi sanatta; hatta yaptığımız her işte büyük gölgelerin arkasına itildik.
Frida Kahlo’nun gölgesi Diego Rivera idi. Onun sanatını besledi. Ancak bu tahammül sınırlarının üzerinde bir acıya sebep oldu.
“Asla rüyaların ya da kabusların resmini yapamam. Kendi gerçekliğimin resmini yaparım.”
Diego bir konuşmasında “Ayrı yaşadığımız iki yıl boyunca Frida acılarını resmine aktararak en iyi eserlerinden bazılarını yarattı” diyerek bu başarıda kendine pay çıkarmış.
Günümüze ulaşan masallar bile -şimdi biraz çarpıtarak değişik versiyonlarını yapsalar da- hep kadının acizliği üzerinedir. Ama Kurtlarla Koşan Kadınlar -baş ucu kitabı- kitabında bu arketiplerin nasıl okunmasını gerektiğini çözebiliyoruz. Ben masalların ilk hallerinin böyle olduğunu düşünmüyorum. Bir ateş etrafında bilge kocakarı belki de ay dönümlerinde su damlasına dönüşen bir balığı anlatıyordu.

Kitap Önerisi: Kurtlarla Koşan Kadınlar
Mor Masallar
Film Önerisi: Mulan
Spor bazıları erkek işidir. Öyle adlandırılır. Halter, güreş, boks. Ama yerinde duramayan kadınlar hep olacak. Ve onları destekleyen insanlar da. İyi ki de oldular. Spor herkes içindir, dediler cesaretleri ile bize.
Film Önerisi: Dangal
Mary Kom.
Toplumsal baskılar için kadın olmamız yeterli. Evli, bekar, boşanmış; güzel, çirkin; zayıf, şişman bunlar hiç fark etmedi. Asırlar geçti Hypatia öldüreli. Ama zihniyet hiç değişmedi. Dünyaya geliş amacımız eş olmak oldu. Eş olsak da kaçamadığımız toplum bu seferde doğurganlığımızı sorguladı.
Kitap ve Film Önerisi: Persopolis

Marjane Satrapi‘nin aynı ismi taşıyan ve çizgi roman olarak yazılmış otobiyografisi 2004 yılında animasyon olarak sinemaya uyarlandı ve çok büyük ilgi gördü.
Film Önerisi: Mona Lisa Smile
Bir şarkı var. Belki de çok seviyorsunuz. Biten bir ilişkisini mezar koyma metaforu ile yazılmış. Sözlerinin sonu şöyle;
Ben seni sevdim leydim,
İçinde olduğun mezarına rağmen,
Ben hep seninle olacağım.
Bu gül hiç ölmeyecek,
Bu gül hiç ölmeyecek.
Neden? Neden bir ayrılık bile kabullenilmiyor? Birey olarak bizi kabul edemeyen eril sahiplenme düşüncesi. Nerede görsem tanırım.
Ek bilgi: Gül Yunan Mitolojisinde çiçeklerin kraliçesidir. Sonsuzluk simgesi için kullanılır.
Ya da kabullenemeyecekse bile neden Tanju Okan Kadınım şarkısındaki incelik yok.
Şimdi çok yalnızım, n’olur kal benimle
O kapıyı kapat, elini ver bana
Dışarıda yalnız üşüyorsun
Sen, kadınım
Kadınım
Üslup her şeydir dediğimiz noktadayız değil mi?
Bir de kadın bir şarkıcıya bakalım. Edith Piaf. Tabi hayatındaki acılarda kelimeleri dolandırmıyorum, La Vie En Rose şarkısını dinliyorum.
Ben onun kollarındayken
Kulağıma fısıldadığında
Hayatı pembe görüyorum
Bir mezarın soğukluğundan, bir kadın kalbinin sıcaklığına uçtuk.
Arada Tanju Okan var. Onu da çok seviyorum.
Dinleme Önerisi: Edith Piaf – La Vie En Rose
Tiyatro Önerisi: Edith

Kadın olarak bilim ve sanatta güçlü durmaya çalışırken yaradılış gereği erkeklerden en büyük farkımız doğurganlığımız bize silah olarak çevriliyor toplum tarafından. Doğurmanın sadece bir çocuk doğurmak olduğunu sanan insanlar bize parmak sallıyor.
Anne olmak; doğurduğumuz her şey için geçerlidir.
Ayrıca evlat yetiştirmek de bir sanattır. Gelecek nesilleri yetiştirmek elimizdeki en büyük güç. Onlara güçlü ama nazik; kibar ve sınırlara saygılı; sorumlu ama birey olabilen insanlar olmayı öğretmeliyiz. Bu kız çocuklarınızı güçlü yetiştirin gibi bir söylev değil. Kimse güçlü olmak zorunda değil. Erkekler de.
Kitap Önerisi: Kız Çocuk Hakları Bildirgesi
Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi
Film Önerisi: Komşum Totoro
Birey olabilen ve kendine saygısı olan çocuklar yetiştirelim. Anne, baba olarak da toplumun bir bireyi olarak da bu elimizde. Yazarsak güzel yazalım, okursak onlara da güzel okutalım. İşimizi iyi yapalım. İyi örnekler görsünler.
Çünkü toplum kadın erkek, her bireyi ile kol kola girip yürüyebilirse ilerler. Birbirinin üzerine basarsa önce kokar, sonra çöker.
Bitirirken Şarkı Önerisi: Imany – Sliver Lining

Betül Çakıroğlu
Gelibolu’da doğdum ve 2002 yılından bu yana İstanbul’da mimar olarak çalışıyorum. Kızımın doğumundan sonra çocuk kitapları tekrar hayatıma girdi. Yazmayı ve okumayı çok seviyorum. Fantastik kurgular ve mitoloji özel ilgi alanlarım. Göçebe, Karşılaşma ve Ayna Meselesi kolektif öykü kitaplarında öykülerim yayınlandı. Nevzat Süer Sezgin’in Yetişkinler İçin Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Atölyesi’ni bitirdim. Eksi 18 Edebiyat Açık Kürsü platformunda deneme yazılarımı paylaşıyorum. Yine Eksi 18 Edebiyat grubuna ait Kıpırtı Çocuk Dergisi’nde gönüllü olarak çalışmaktayım.


