SAYIM ÇINAR
3 Hisar grubuyla da tanınan ses ve tanbur sanatçısı, bestekâr Hakan Dedeler, İstanbul’un müzik kültürünü konu alan çok özel bir kitaba imza attı. “Müzik İstanbul” adlı esere önemli isimler de makaleleriyle katkıda bulundu. Dedeler ile hem “Müzik İstanbul”u, hem üzerinde çalıştığı yeni kitapları hem de müzik tutkusunu konuştuk.

- Müzikle çok güzel bir ilişkin var. Tanbur da çalıyorsun, neden tanbur?
– Tanbur sazının tınısı, rezonansı çok büyülü. İnsanı başka boyutlara götüren bir etkisi var, kayıtsız kalamadım.
- Müziğe seni yaklaştıran ne oldu?
– Çocukluğumdan beri hayatımda müzik var.İlk olarak ritim tutarak müziğe yakınlaşmışım. İlkokulda da okuletkinliklerine sesimle katıldığımı hatırlıyorum.
- Bir süredir sinema filmlerinde müziklerinin yer aldığını görüyoruz. Sinemayla ve yönetmenlerle aran nasıl?
– Sinemayla aram çok iyi, düzenli olarak film izleyen biriyim. Film müzikleri de çok ilgimi çeker, her zaman filmlerin müziklerini kimlerin yaptığını araştırırım. Yönetmenlerle de aram iyi,zaman zaman müziklerim filmlerde yer alıyor.
- Sinema müziği yapma kriterlerin neler?Filmlerde müziğini duyunca neler hissediyorsun?
– Öncelikle güzel bir senaryo olması ve yapmış olduğum müziğin sahneyle bütünleşmesi benim için en önemli kriterler. Sinema sevdiğim bir disiplin olduğu için müziklerimin filmlerde yer alması beni sevindiriyor tabii.

3 HİSAR’LA YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALAR BENİ YORMUYOR, AKSİNE DİNLENDİRİYOR
- Müzik hayatının önemli bir kısmını kaplıyor. Hatta televizyonlarda, üniversitelerde ve yerel yönetimlerde de müzikle ilgili çalışmalar yapıyorsun. Yaşamında müziğin bu kadar yoğun olmasının avantajları neler?
– Evet, müziği çok seviyorum ve her mecrada müzikle ilgili çalışabiliyorum,proje geliştirebiliyorum. Müziği bilen insanlarla çalıştığım zaman güzel projeler ortaya çıkıyor.
- Değerli müzik insanı Prof. Dr. Cihat Aşkın’la çalışma fırsatı buldun. Beraber farklı ülkeleri ziyaret etme şansınız da oldu. Nasıl bir süreçti, anlatır mısın biraz?
– Cihat Hoca çok değerli bir insandır ve benim hayatımda yeri farklıdır. Kendisiyle 7 sene Müzik Akademisi projesinde beraber çalışma fırsatı buldum, tecrübelerinden istifade ettim. Beraber konserler de verdik. Orta Asya ve Avrupa’da farklı ülkelere gitme şansımız oldu. Oralarda Müzik Akademisi modelini anlattık ve konserler verdik.
- Güzel bir müzik grubunuz var; 3 Hisar.Yaptığınız müzikler, hazırladığınız albümler çok beğeniliyor. Bir yandan konserlere de devam ediyorsunuz. Bu yoğun tempoya nasıl yetişebiliyorsunuz?
– 3 Hisar üyeleriyle çok uyumlu bir müzikal anlayışımız var. Bundan kaynaklı olarak konser ve albüm çalışmalarımız çok keyifli geçiyor. Beraber geçirdiğimiz zamanlar kıymetli. Yaptığımız çalışmalar beni yormuyor, aksine dinlendiriyor.
MÜZİK İCRA ETTİĞİM DÖNEMDE KÜTÜPHANEYE İLGİ ARTTI
- İstanbul Üniversitesi’nde “Müzikli Kütüphane” projesini hayata geçirdin. Proje nasıl doğdu ve kütüphanede neler yapıyorsun, bu çalışmanla ilgili bilgi verir misin?
– Aslında çok uzun zaman önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ninkütüphanesinde gerçekleştirdiğim bir projeydi. Sağ olsunlar sayın Prof. Dr.Aydın Gülan ve o dönemin Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı sayın Doç.Dr. Pervin Bezirci’nin kıymetli davetleriyle projeyi gerçekleştirmiştim. Haftada bir gün akustik olarak tanbur çalıp türküler, şarkılar söylemiştim. Müzik icra ettiğim zamanlarda özellikle insanlar kitap okumak için geliyorlardı ve kütüphaneye dışarıdan insanların ilgisi artmıştı.
- Çok özel bir müzik yapıyorsun ve yaptığın müziğin bir kitlesi var. Hayallerle yaşamak konusunda ne düşünüyorsun? Ya dahayata karşı uyumsuzlukların oluyor mu?
– Hayata karşı uyumlanma sürecimi doğanın ve müziğin verdiği güç sağlıyor. Hayaller geleceğin teminatı. Yapmak istediğim her şeyle ilgili önce hayaller kurarım. Hayatla barışığım ve daha öğreneceğim çok şey var…
O KİTABI OKURKEN KAFAMDA BİR DÜŞÜNCE BELİRDİ…

- Gelelim “Müzik İstanbul” adlı kitabına. İstanbul’un müziğine ve İstanbul’da yaşayan müziklere dair kaleme aldığın bu kitap, Prof. Dr. Sadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi Yayınları’ndan çıktı.Kitabın hikâyesini senden dinleyebilir miyiz?
– Bir gün güzel bir mekânda oturmuşçayımı yudumluyor ve Osman Cemal Kaygılı üstadın “İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri” isimli kitabını okuyordum. Kafamda bir düşünce belirdi.Dedim ki; İstanbul bir kültür metropolü ve kendisine ait bir müzik kültürü var. İstanbul’da yaşayan müzik kültürleri var. Bu anlamda tür ayrımı yapmadan kapsamlı bir kitap çalışmasına imza atmam gerek.Bu düşünce neticesinde ortaya “Müzik İstanbul” kitabı çıktı. İçinde 35 makale var ve 996 sayfadan oluşuyor. Çok değerli yazarların emeği var, buradan da kendilerine çok teşekkür ediyorum,emeklerine sağlık. “Müzik İstanbul”dan alınan bilgilerle birçok kitap ve makale yazılmış, akademi camiasında bayağı ilgi gördü.
- Yeni kitap projelerin var mı?
– Evet, yeni kitap projeleri üzerinde çalışıyorum. Uzun zamandır üzerinde düşündüğüm ve küçük dokunuşlar yaptığım bir hazırlığım var. Gezdiğim yerleri anlattığım ve müzik yazılarımın olduğu kitapları ilerleyen zamanlarda değerli okuyucularla buluşturmayı planlıyorum.
“MAHİ” OĞUR SAZI İLE TANBURUN MUHABBETİNİN OLDUĞU İLK ALBÜM
- Hayatında önemli yeri olan, sana dokunan, seni etkileyen müzik insanlarını sorsam, kimleri sayarsın?
– Tanburi Cemil Bey, Necdet Yaşar, Rachmaninoff, Münir Nurettin Selçuk, Âşık Veysel, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Chopin, Cihat Aşkın, Erkan Oğur, liste uzar gider…
- Bugüne dek birçok albüme imza attın,çalışmalarında hem sesini kullanıyorsun hem de tanbur çalıyorsun. Senin için sesini kullanmak mı daha cazip, yoksa tanbur icra çalmak mı?
– Tanbur çalmayı da, sesimi kullanmayı da çok seviyorum. Daha çok ikisini bir arada icra ediyorum. Yakında bu şekilde bir albüm daha yapmayı planlıyorum.
- Albümlerin arasında “Mahi” daha farklı, daha dikkat çekici. Bu albümü özel kılan şeyler neler?
– Sanatsal disiplinlerin bütüncül şekilde bir arada yer aldığı bir albüm oldu “Mahi”. Hem görsel açıdan hem de müzik açısından birçok sanatçının emeği var. Mehmet Güreli albümümün kapak resmini çizdi. Kaligrafi sanatçısı Erhan Olcay da albümün ismini kaligrafi sanatıyla yazdı.Müzikal açıdan da Oğur sazı ile tanburun muhabbetinin olduğu ilk çalışma diyebilirim. Albümü gitar ve Oğur sazı yapımcısı ve icracısı değerli Erdal Yapıcı’yla kaydettik.
GERÇEKTEN ZOR BİR SEKTÖR – Kültür sanat sektöründe sanatçılar açısından ayakta kalabilmek zorlayıcı olabiliyor. Sen bu yolculukta nasıl güçlü durabiliyorsun? – Önemli bir soru, bunu sorduğunuz için teşekkür ederim. Gerçekten zor bir sektör. Kültür yönetiminde önceliklekısırdöngülerden uzaklaşmak gerek. Düzenlenen organizasyonlar yeniliğe açık olmalı. Bu sektörde planlamada cepten yemek gibi bir durum söz konusu olamaz,sürekli kendinizi güncellemeniz gerekir. Yenilikleri takip etmek, iyi bir planlama yapmak için elzemdir. Kültür yönetimi konusu ülkemizde ciddi ele alınması gereken bir durum. Nasıl güçlü durduğumkonusuna gelince; kültür alanını seviyorum ve bir yaşam biçimi olarak görüyorum. Böyle olunca da yaşamdan, yaptığınız çalışmalardan keyif alabiliyorsunuz.



