Hakan Akdoğan
Düşü bilmeden düş olduğunu bilemezsin, düşün düş olduğunu bildiğinde de düşün değildir. Düşü imge olmaktan çıkarıp anlatılabilir hâle getirdiğinde gerçekliğin bataklığına saplanıp düş olmaya dair bütün özelliklerini yitirir. Hep anlatabileceğini sanıp anlatmaya başlar başlamaz büyünün kaybolduğunu anlarsın ya; işte artık düş bildiğindir. Bilemediğin ise anlatırken düşün kaybettikleridir.
Bilemediğin düş de düşün değildir; belki düşüncenin düşün olduğunu varsaydığı bir kurgudur.
Denizinin derinliklerini taramak gibidir düşler. Ölçülebilir olmaktan çıkıştır o büyük, suskun yavaşlıkta. Yüzeyde ışıklandırdığın kendinden vazgeçip sönük bir hiçliğin güzelliğinde boğulmaktır. Sayılabilir olmaktan çıkıp anlatılabilir olmaktır. Akışkanlığın kayganlığından pürüzün yarığına takılmaktır. Akışkanlık uykudur, pürüz uyanıştır. Kayganlık boyun eğmektir, yarığa takılmak yaralanabilirliğini görmektir. Aşil’in sorunu yaralanabilirliğini bilmemesindedir. Onun yaralanabilirliği gerçekliğin katı kayganlığında akarken sevgi yoksunluğunun pürüzünü görmezlikten gelmesindedir. Yarıkta kalmak akışkanlığın gerçeklik afyonundan kurtulup düşlerin hakikatinde yaralanmaktır.
Yaralanabilirliğini gerçekliğin düşünde değil düşün gerçekliğinde bilebilirsin. Düşlerinde uyanabilirsin yaralanabilirliğine.
Zira akışkanlık pürüzleri görmemenin konforudur. Akışkanlık pürüzleri göstermemek için düşleri yok saymanın uykusudur. Akışkanlık, düşleri sömürmenin dinidir. Akışkanlık yaralanabilirliğinin üzerini örten aşinalık örtüsüdür. Akışkanlık mutsuzluğu, acıyı kusur sayma oyunudur. Akışkanlık, uyanış duasıyla uyutan ninnidir. Akışkanlık şiddettir.
Düş neyse odur. Düş neredeyse orada odur. Düş hangi uzamdaysa orada odur. Düşü düş olduğunun bilgisiyle tanımlamak onun varlığını yok eder. Bu yokluktan yeni bir varlık yaratır ama yok ettiğinin yerine geçemeyecek kadar anlamsızdır.
Düş, düş olduğu anlaşıldığı andan itibaren kendi gerçekliğini kaybederek başka bir gerçekliğe uymak zorunda bırakılan bir köleye dönüşür. Akışkanlıkta var olan sadece etten ibaret anlamsız bir yığın gibi.
Düşün yokken vardır.
Düşün varken yoktur.
Uyanış pürüzdedir. Düş, yatay kayganlığın dikey pürüzüdür.

Hakan Akdoğan, Hacettepe Üniversitesi ‘İngiliz Dil Bilimi’ bölümünü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi ‘Medya ve İletişim’ bölümünü tamamladı. Uludağ Üniversitesi’nde ‘İnsan, Toplum ve Felsefe’ programında yüksek lisans çalışması yaptı. Sanatla Terapi ve Adli Psikoloji Uzmanlığı eğitimleri aldı. International Dublin University’de Sosyal Psikoloji alanında Master derecesi yapmaktadır. 2003 yılından bu yana birçok üniversite ve kurumda ‘Yaratıcı Yazı’, ‘Derin Okuma’, ‘Sanatla Farkındalık’ gibi konularda eğitimler vermekte, çeşitli platformlarda konuşmacı olarak yer almaktadır. Halen bazı üniversitelerde ve çeşitli kurumlarda eğitimler vermekte, yayınevlerine yayın danışmanlığı yapmaktadır. Distopya Akademi’nin kurucusudur. Nü Peride, Gölge Yaşatan, Struma, İlişmek, Varlık ve Piçlik, Kirpi Mesafesi, Kenet adlı romanları yazdı. Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Eserleri birçok dilde ve ülkede, yabancı okurlarla da buluşmaktadır.

