Saliha Demir
Asla yeryüzüne düşmeyecek
Mevlâna İdris Zengin
Zürafanın gözyaşları
Çünkü
O kadar uzundur ki boynu
Daha yarısına gelmeden
Kurur gözyaşları
Bir çiçek
Zürafanın gözyaşlarıyla
Büyümeyi beklerse
Solup gidecek ne yazık
Zürafa
Çiçeğe kadar eğilmedikçe
“Bu şiirin zürafası mıyım çiçeği mi?” diye düşündü elindeki antolojiyi usulca masaya koyarken. Okul kütüphanesinin kimsenin ilgilenmediği bir rafında bulmuştu kitabı. Sayfaları çevirirken çocuklara yazılan şiirleri okumayı planlıyordu. Ama yüzyıl öncesinin şairlerinden, yüz yıllık ağıtlar dinliyordu saman sayfaların içerisinden. Kulağını dışarıdan gelen gürültüye tıkadı. Sayfalara bıraktı kendini.
“Sahi sen bu alemin yüzyıllık zürafası mısın? Başın havada diye aklın ufuklarda mı? Boynun seni kibre zorlayan kalabalığın plastik zinciriyle mahkûm mu? Eğilemeyecek kadar oldun mu? Bari gözyaşınla deva olsaydın bir ota, bir çiçeğe, bir böceğe… Gölgenin esaretinde yine de büyüdü çiçek. Uçtu gitti uğur böceği.”
Cesaretini toplayıp yeni bir şiir daha okumaya karar verdi. Çoğunluğu savaşlarda yitip giden çocukluklara yazılmıştı.
Ekmek dizimde,
Oktay Rıfat Horozcu
Yıldızlar uzakta, ta uzakta.
Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak.
Öyle dalmışım ki sormayın;
Bazen şaşırıp ekmek yerine
Yıldız yiyorum.
Şiirleri okudukça ürpertisi artıyordu.
Sıcacık bir ekmeği parça parça koparıp yutmak bir çocuğun hakkı. Onu soğumadan yavrusunun kucağına bırakmak bir annenin hakkı. Un tükendi mi diye düşünmeden koltuğunun sığınağında televizyon gürültüsüyle uykuya dalmak bir babanın hakkı. Yüz yıl önce diyorum. Bir antoloji derlenmiş… Çocuklar için… Yaşanamamış çocukluğa rağmen… Boğazında düğümlenen ekmekle bir yıldıza bakıp iç geçirmemeli çocuklar. Yıldızları sayma oyunu oynayabilecek kadar karınları doymalı. Yıldız mı yoksa ateş yağmuru mu korkusuyla umudunu kısıp kendi kucağında sessiz ve yalnız kalmamalı. Mesel gürültü yapabilmeli. Ondan rahatsız olacak bir insan varsa da en fazla alt komşusu olmalı.
Şiirleri okudukça kendi kalabalığından utanıyordu. Yıldızlar onu rahat bırakmıyordu.
Bağcıklı potinim
Gökhan Akçiçek
Sulu boyam
Resim defterim
Ve bir de sarı bisikletim olsun isterdim
Ne yazık ki olmadı
Ama engel değil hiçbiri
Ellerim ceplerimde
Yıldızlara bakarak
Şarkı söylememe…
Şarkılar söylemeli. Ağıtların gizli öznesi olmamalı bir çocuk. Yanında yöresinde onunla sevinecek, onun için hayal kuracak, ona kitaplar okuyacak, eline kıymık battığında üzülecek, sıcak çorbasını onu için üfleyecek birileri olmalı. Gece mavisiyle, gündüz güneşiyle, doğa yeşiliyle, balonlar rengiyle sarmalamalı onu.
Geceler de mavi gündüzler de
Mustafa Ruhi Şirin
Önümde arkamda hiç sönmeyen mum
Koşmak konuşmak kadar ve oyunlarca kolay
Düşsem de sızlamasın yüreğin anne!
Konuşan bir yıldızla yürüyorum
Şimdi sessizliği ve gürültüyü reva gördüğün çocuk senin yaşamının şarkısına sızdı artık. Herkes kadar suçlusun. İstediğin fragmanı koyabilirsin sosyal medya paylaşımlarına. Fonda o ağıt susmayacak. Bütün dünya savaların yok ettiği çocukları diyetini ödeyene kadar…

Saliha Demir, Ankara Gazi Anadolu Lisesinden mezun olduktan sonra lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı’nda tamamladı. Gazi Üniversitesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi; Hacettepe Üniversitesinde Uzaktan Eğitimde Bilişim Teknolojileri alanlarında yüksek lisans yaptı. TED Ankara Kolejinde sınıf öğretmeni olan Demir, Hacettepe Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi alanında doktora çalışmalarının tez döneminde. Sanal Gerçeklik Defteri, Tersyüz ve Salyangoz, Yaman’ın Tarhana Kavanozu, İnsanın İçinde Ne Var, Şiirlerle Öykülerle Cumhuriyet (Bölüm yazarlığı: Begonvil öyküsü) kitaplarının yazarı. Yetişkinlere yönelik şiirleri, öyküleri Dil Derneği Çağdaş Türk Dili, Distopya Dergi gibi dergilerde yayımlanıyor. Kapadokya Edebiyat Buluşmaları’nın kurucusu ve koordinatörü, aynı zamanda çeşitli atölyeler düzenliyor, eğitimler veriyor. Evli ve iki çocuk annesi.