Alperhan Benlioğlu
– Abi nedir olay? Ortalık fena karışmış.
– Ben de şimdi geldim. Görüntüleri inceliyordum.
– İnsanların eskiden cenazeye, merasime saygısı olurdu. Hiçbiri kalmadı.
– İnsanların?
Genç polis memuru, kıdemce ve yaşça kendisinden büyük olan diğer polis memuruna önce şaşkınlık ardında da onaylarcasına baktı. Penceresi olmayan, ses yalıtımı için kalın süngerlerle kaplanmış karanlık odadaki dev ekrana bakıyorlardı. Kıdemli polis, kontrol çubuğunu yavaş yavaş hareket ettirerek görüntüleri gözden geçirdikten sonra videoyu en başa aldı. İki polis de nefesini tutmuş kapının açılışını ve masada yatan ölünün görünüşünü izlediler. Görüntü erkek ölüye doğru yaklaşarak durdu. Kıdemli polis durdurma tuşuna basmıştı. Sanki her şey başlamadan önce bir soluklanmak istiyordu. Genç olan da bunu fırsat bilerek lafa girişti.
– Abi bu işe neden el atmadı bunlar?
– Anlaşma gereği böyle ilerliyor süreç.
– Robot mu var işin içinde diyorsun?
– Orasından emin değilim. Ölünün akrabalarına saldırılmış.
– Robot saldırmış o zaman?
– Robot dediğini duymasınlar.
Kıdemli polis kapının kapalı olduğundan emin olmak istercesine arkasına dönüp baktı.
– Onlar işin içinde olmasa bize bırakmazlardı. İnsanımsının doğrudan karıştığı suçlarda insan polisler görev almak zorunda. İnsanın doğrudan karıştıkları işler de onlar da.
Genç polis elini ekranın sağ tarafına götürdü. 2.3 yazıyordu. Diğer polise soru soran bakışlar atarak rakamları göstermeye devam etti.
– Dışarıya açmıyorlar bu bilgiyi. Robotların hiçbiri tüm testleri bittikten sonra görevlere atanmıyor. Sonradan güncelliyorlar.
Genç polis anladım dercesine kafasını salladı. Hâlâ huzursuzdu.
– Abi şu ölü kısmını hızlı mı geçsek? Kötü oldum ben biraz.
– Sen gelmeden öyle yapmıştım zaten. Bir şey anlamadım maalesef.
İki polis çaresizce birbirlerine baktıktan sonra görüntüyü tekrar başlattılar. Robot yıkama işlemine başlamıştı ki genç polis dayanamayıp tekrar konuşmaya başladı. Saklayamadığı gerginliğini konuşarak kapatma çabasındaydı.
– Abi ölüyü de robot mu yıkarmış Allah aşkına.
Kıdemli polis cevap vermedi. Robotun kontrolden çıkmasına neden olan şeyi anlamaya çalışıyordu. Robotun adamın vücudunu dikkatle inceleyişi dikkatini çekmişti. Robot adamın parmak uçlarını ve avuç içlerini inceliyordu. Genç polis susmamakta kararlıydı.
– Kaç yaşındaymış abi adam?
– 80 sanırım.
– Neden ölmüş?
– Daha detaylı okumadım otopsiyi.
Robot görüntüyü optik olarak yakınlaştırmış bu da ölünün yüzünün görüntü kalitesinde bozulma olmadan ekranı kaplamasına neden olmuştu.
– Tövbe, tövbe. Abi bu nedir ya? Adamı zoom’lamış da incelemiş namussuz.
– Bir şeye takıldı. Elinde ne gördüyse yıkayıp geçmektense incelemeye karar vermiş olmalı.
– Ne anlar abi bunlar elden melden. Kendi elleri aşınıyor sanki de.
Görüntü oynamaya devam ettikçe makine detaylı olarak el, ayak, yüz gibi dış dünyayla en çok iletişimde olan kısımları incelemeyi sürdürdü. Genç polis aynı anda mailine düşen otopsi raporunu telefonundan açıp, okunabilecek büyüklüğe getirmeye çalışmakla meşguldü.
– Abi adam kalp krizinden ölmüş. Çalışırken sanırım. Çok küçük telefondan zor okunuyor.
– Bu yaşta ne diye hala çalışıyormuş?
Ekranın sağ altında gözüken robotun duygusal, enerjisel ve doğru çalışabilirlik yüzdelerini gösteren küçük ikonlar gözlerine takıldı. Robot tuhaf bir biçimde sinirleniyordu. Adamı ters çevirdiğinde iki polis de kafasını ekrandan uzağa çevirdiler. Kendini toplayan kıdemli polis görüntüyü biraz ileri sarmayı başardı. Sırtında da bir şey fark etmiş olmalıydı. Bir fizyoterapist edasıyla kolunu açıp, bükerek sırtındaki kasları kontrol edişini izlediler. Robotun gözünden görüntü odanın farklı bir kısmına döndü. Su yeşili fayansların arasında ayak yıkama musluğuna benzer bir musluğa doğru yaklaşıyordu. Musluğu tutar tutmaz, çekerek fayanslarla birlikte yerinden çıkardı. 50 cm’lik kalın boruyu yere değecek şekilde bırakarak yürümeye başladı.
Metalin zeminde çıkardığı ses oldukça ürkütücüydü. Robot kapıyı açarak loş ortamdan gün ışığına çıktığında iki polisin de parlak ekrandan dolayı gözleri kamaştı. Etraf çok kalabalıktı. Sala sesleri insan kalabalığına karışmış haldeydi. Etrafta farklı tabutlar farklı kalabalık öbeklerini etraflarında toplamışlardı. Metal boruyu yerde sürümeye devam ederek tabutlardan ilkine yaklaştı. İsmi okuduğunda kendisine bakan gözleri şiş insanlara aldırmadan bir diğerine doğru ilerledi. İki polis korku filmi izler gibi kıpırdamadan ekrana bakıyorlardı. Genç olan dişinin kenarıyla parmağının ucundan kopardığı deri parçasını eline alarak yere fırlattı. Robot hala doğru tabutu bulamamış gergin adımlarla yürüyordu. Sinir oranındaki artış içerdekinden bir parça daha yükselmişti. Sonunda en uzak köşede farklı tabut fark ederek bu kez gitmeden önce optik büyütme yapmayı tercih etmişti. Sonra bu kez biraz daha hızlı adımlarla hedefine doğru yürüdü.
Her saniye tabut ekranda büyüyor ve metalin sinir bozucu sürtünme sesi arkadan gelmeye devam ediyordu. Kalabalık diğerleri kadar büyük değildi. Birbiriyle konuşan iki kadına doğru yaklaştı. Kadınlar iri güneş gözlükleri takmışlar, başlarına ise sırf kurallara uymak için taktıkları belli olan siyah bir örtü bırakmışlardı. Robot örtünün ucunu tutarak markasını kontrol etti. Bilinen ve pahalı olan marka ekranda neredeyse çerçevenin hepsini kaplayacak oranda gözükmekteydi. Kadın sinirle baş örtüsünü çekerek elindeki telefonu indirdi. Telefon hala açık sosyal medya kozmetik ürünleri sıralanmış halde gözükmekteydi. Robotun bu detayı atlamadığını anladılar. Robot kadının sert hareketine ve anlamsız bakışına aynı sertlikle karşılık verdi. Kadının suratına vurduğu musluktan fırlayan kan kameraya gelmişti.
Kadın yerde suratı dağılmış halde yatarken ileride ağlayan adamlar bir tanesi robota doğru koşarak gelerek kameraya sert bir yumruk indirdi. Elinin kırılma sesini ekranın karşısında olmalarına rağmen iki polis de net olarak duymuşlardı. İkisi de yüzünü ekşiterek duydukları rahatsızlığı anlatmak istermiş gibi yaptılar. Adam elini tutarak karşısındakinin bir robot olduğunu anlamış gibi geri geri yürümeye başlamıştı. Robot adamı takip ederken görüntüsü cafenin camından kısa bir anlığına görülmüştü. Yumrukla deforme olan yüzün altından hafif şekilde metal kısım gözükmekteydi. Hiç bozulmamış olan diğer tarafta ise kadının suratından sıçrayan kan vardı.
Robot takip ettiği adamın önce ayakkabılarına odaklanarak internete bağlandı. Ayakkabının fiyatı ekranın küçük bir kısmında kısa bir aramadan sonra ortaya çıkmıştı. Hiç de ucuz değildi. Genç polis bir ıslık çalarak şaşkınlığını dile getirdi. Adam bir yandan kırık elini tutuyor diğer yandan da arada bir arkasında bakarak koşmayı sürdürüyordu. Bu kez de adamın pantolonuna bakıyordu robot bir yandan takibi kesmeksizin. O da ayakkabı gibi aynı şekilde internetten aranarak ekrana yansıtılmıştı. Pahalılık yarışı yaparcasına yine büyük bir fiyat ekranda dönmeye başladı. Fiyatlar açığa çıktıkça robot daha çok sinirleniyordu. Kamera hafifçe sallandı. Robotun elindeki demiri adama fırlattığı için sallandığını anlamaları polisler için uzun sürmedi. Adam surat üstü yere düştükten sonra sırt üstü dönerek yalvarmaya başladı. Robot tekrar demiri havaya kaldırmıştı. Ancak son vuruşu yapmadan önce adamın üstündeki gömleğin markasını belli eden hayvan işareti dikkatini çekmişti robotun. O da ekranda belirince adamın çığlığına rağmen demir parçası havaya kalktı. Adam çığlıkları daha korkunç bir hal almıştı ki ekran bir anda simsiyah oldu.
– Ne oldu abi niye karardı bu?
– Yetişmişler uzaktan bağlantıyla durdurmuşlar robotu herifi öldürmeden.
– Kimmiş bu oğlan?
– Bu oğlu. Suratını dağıttığı kişi de kızı.
Genç polis olayı anlamış gibi nefesini tutturarak kafasını salladı. Telefonunu çıkartarak iki tuşa bastı. Karşıdan ses gelene kadar ekrana baktıktan sonra hoparlörü kulağına dayadı.
– Babam? Kurban olduğum ayakkabıydı, gömlekti var mı bir ihtiyacın?

Alperhan Benlioğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri’nden mezun olduktan sonra kariyerine Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam etti. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyor. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyor. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabı bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayeleri 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyor.

