Fatma Maksude Kılınç
Yalnızlık, bir insanın yaşayabileceği en ağır duygulardan biri bence. Yalnızken ayakta duramıyorsun, ruhun dağılıyor, sesin kırılıyor. Yalnızken aklıselim düşünmek olanaksız oluyor, elini nereye uzatsan çözüm değil. Avazın çıktığı kadar bağırsan bile kimse duymuyor, neyin var demiyor. Bakmayın öyle, gerçekten böyle düşünüyorum, televizyondan öğrenmedim. İlk iki üç gün tam da böyleydim.
Hayatta sadece bir tek abim vardı benim. Başka hiç kimsem yoktu, bir komşum bile. Kimse kapımı çalmaz, ben de çalmam, kimseye bir fincan şeker falan da vermedim. Kimseyle konuşmazdık ki biz abimle, birbirimizle bile, sadece gerektiği kadar, iki cümle en fazla. Abim liseden terk, hiç arkadaşı olmadı. Ben liseyi bitirdim şükür, üç beş arkadaşım da abim yüzünden bana gelemediler, koptuk gitti. Anlayacağınız yapayalnızdık. O yalnızlık içinde ne yapacaksın, öyle sessiz sessiz oturup duracaksın. Abim bir televizyon açardı o kadar. Sonra geçen hafta bugünkü gün pat diye kayboldu abim. Alışverişe gitti, gelmedi bir daha. Hiç böyle birdenbire ortadan kaybolmak gibi bir huyu da yoktu. Evin dışında yaşayamazdı ki. Şakacı da değildi, bir gidip sonra gelip cee desin. O da hayatta yapayalnızdı, bendim onun tek kimsesi. Seneye kırk yaşına girecekti ve bir sevgilisi bile yoktu abimin. Sanki ben, onun beni sevdiğinden daha çok severdim, yalnız taa ki… Ay yok yok, severim, severdim yani. Gitti işte. Pat diye gidiverdi de ben gidemedim, kaldım. Ne bileyim. Siz öyle soruverince…
O gidince ellerimi nereye koyacağımı bilemedim, önceleri televizyonu açamadım tek başıma. Geceleri tüm ışıkları açıp yattım. Korktum da azıcık. Yemek yapmadım, kim yiyecek? Sonra alışverişe de gitmedim, evdekiler bana yeter dedim. Telefonumuz da çalmadı uzun süre. Yok canım ne cep telefonu, ikimizin de cep telefonu yoktu, ev telefonumuz vardır bizim bir tek. Tamam vereyim numarayı, yazın …
Annem ve babam mal zenginiydiler. Bir sürü ev, dükkân hep kirada. Hiç çalışmadık biz abimle. Çok para gelirdi her ay başı. Abim şöyle bir kontrol eder, sonra da gerektiği kadar çeker toplu alışveriş yapar getirirdi. Arabamız da yoktu, bilmezdik kullanmayı. Sadece hep aynı taksiyi tutar, eve aldıklarını taksiciyle birlikte taşırdı. Böylece birbirimiz dışında tanıdığımız en yakın insan bu taksici oldu. O da sonradan tabii, abim sonradan akıl etti taksi tutmayı; bir de konuşmak zorunda kalmasın diye hep aynı adamla anlaştı, onunla gitti geldi hep işte.
Zamanla adamla selamlaşır olduk. Abimin ağzından laf alamazdınız. Hiç konuşmaz, bazen bir homurtuyla derdini anlatır bazen de tek kelimelik cümleler kurardı. Taksiciyle ilk gün dışında konuştuklarını da hiç sanmam. Öyle işte her ay gelip gitti bize. Durun bir hesap edeyim, sanırım iki yıla yakın oldu tanışlığımız. Yok adını sanını bilmem. Nerenin taksisi onu da bilmem. Kapıcımız da yok. Evi ben, dışarıyı abim idare ettik gitti. Yok yok hiç kavga etmezdik. Yani eskiden çok ederdik, ben ederdim yani. Katlanamazdım ama ne yapacaksın, alıştık sonradan birbirimize. Konuşmazdık da hiç. Yani o konuşmazdı, ben hep kendimle konuşurdum bir de çiçeklerimle.
Dedim ya abimin ağzından laf çıkmazdı. Hep televizyon izlerdi, ben de işte o ne açarsa onu izlerdim… Zamanla onun kölesi olduğumu falan sandım. O bir tek alışveriş yapardı ama onun dışındaki her şey bendeydi; yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık, ütü, çiçek sulamak. Ha bak çiçeklerim vardı benim abimden ayrı, evimizin her yeri çiçektir bizim, balkonlar, pencere kenarları, evin içi, banyoda bile çiçeğim vardır. Elim iyidir benim, ne diksem tutar. Arada balkona uçan minik saplar, yukarı kattaki kadından sarkanlardan kopardıklarım, abimden yalvar yakar isteyip de nadiren de olsa acıyıp aldığı sipariş çiçekler, onlardan ürettiklerim derken ev doldu taştı işte. Canımdırlar benim, kıymetlimdirler. Hani bu hayatta ne iş yaptın deseler çiçek baktım derim, çiçek çoğalttım, tek güzellik hayatımdaki.
Sonra geçen hafta büyük saksılardaki çiçeklerin neden sararmaya başladığını tesadüfen öğrendim. Üşengeç abim tuvalete kadar gitmeyip çiçeklerime işiyordu. Bir fark ettim, yıkıldım. Öldüm öldüm dirildim. Bir insan bu kötülüğü nasıl yapar? Hayattaki tek sevdiğim şey çiçeklerimdi ama onları öldürüyordu abim. Delirdim işte, bağırdım çağırdım ona. Yıllaaar sonra ilk defa ama. Bana bakmadı bile televizyon izliyordu. Bu beni daha çok çıldırttı. Ama abim işte, ne yapayım, atsan atılmaz, satsan kimse almaz. Sonra işte ertesi sabah alışverişe gitti, bir daha gelmedi. Bekledim bekledim, gelmedi. Bu kadar gün geçince meraklandım size geldim. Belki sizin bir bildiğiniz vardır diye.
Yok artık sakinledim, yalnız kalabiliyorum. Böylesi daha güzelmiş. Vallahi, çok daha güzelmiş. Abim beni terk ettiyse ne yapayım diyorum artık, kendi bilir. Daha fazla üzülemeyeceğim. Çiçeklerim çok mühim, onları kurtarmam lazım. Yok yok iyileşiyorlar. Yakında bir şeyleri kalmaz. Abim de kendi bilir artık. Giden gider bir şey yapamazsın. İlk iki günkü endişem, korkum, dehşetim bitti. Tek başıma gayet iyi idare ediyorum. Bir kedi alayım mı sizce? Onlardan iyi arkadaş olurmuş da. Geçen gün televizyonda dedilerdi.
E artık paraları ben çekeceğim, alışverişi ben yapacağım, aynı taksiciyle getirmem ama. Son aylarda gözü göz değildi sanıyorum ya neyse. Nee, yok canım adam abimi niye öldürsün? Gitti işte abim, aklı da uçup gittiyse artık, ne yapayım yani. Bir yerlerde kayboldu kaldı mı onu da bilmem. E gelin arayın evin her yerini. Bakın bakalım bir şey bulur musunuz? Ben alıştım artık abisizliğe. Laf aramızda sevdim de. E kızmayın canım. Ölenle ölünmüyor. Yok yok ölmüşse diye dedim. Ne bileyim ne olduğunu? Evin dışında yaşayamayan adam, artık eve gelmiyorsa bir yerlerde ölmüş kalmıştır diye düşünür insan. E her yere bakın tabi. Her ağaç altı, her çiçek dibi, her su kenarı. Ben bilmem gerisini. Vallahi, bir hoş oldum ki sormayın. Sanki yeni doğdum, yeniden var oldum, ben oldum. Çiçeklerim, ben, bir de kedi alırsam işte bu kadar.
Nereye imza atıyorum?
Peki tamam, teşekkür ederim, sizden haber bekliyorum. İyi günler.

Fatma Maksude Kılınç, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Ana Sanat Dalı mezunudur. Daha çok senarist olma hedefiyle okurken, on iki eylül karanlığında, reklam yazarlığına mecbur kaldı. İzmir Reklamcılar Derneği’nin ilk ve tek kadın başkanı oldu. Kitvak kurucularındandır. İlk yazarlık yıllarında iki çocuk radyo oyunu TRT’de yayımlandı. Atilla İlhan’ın şiirlerini beğenmesiyle Sanat Olayı’nda şiirleri yayımlandı. İki şiir dosyası var ama yayınlatmaya korkuyor. İzmir’de çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Son dönemde kadın yazarlardan oluşan bir grupla üç öykü seçkisinde yer aldı. Distopya dergisi editörlerinden. Bir kızı ve iki minik oğlan torunu var.


