Hakan Akdoğan
İçimde bir metronom var; hafıza ile merak arasında salınıyor. Bir şarkısı var bu salınımın. Kök, şarkının notası; göç de nakaratı. Burası; bu yazı, orası: arası.
Metronom, paslı bir boruya vurulan anahtar gibi: tık… tık… Hafızanın bodrum katında unuttuğum ayakkabılar; bağcıkları düğüm düğüm. Tavan aralığından sızan neon göz kırpıyor. Betonun altındaki ince damar sustukça kalınlaşıyor. Vuruşların arasındaki ince boşlukta bir sığınak. Cümle başlamadan hemen önceki, noktayı koyduktan hemen sonraki iç çekişle tuhaf bir anlam kazanıyor. İsim veremiyorum bu duyguya; gitmekle kalmak arasında bir şey. İsim verince şekil alıyor, şekil alınca sorumluluk doğuyor. İşte burası: ad koymanın ağırlığı. Orası: adı söküp attığında kalan tedirginlik. Arası: nefes.
Gerçeği ritimden değil, vuruş şaştığında açılan ince aralıktan doğan aksaklıktan alıyorum. Kalmak bir feragatname, gitmek bir emanet fişi gibi. İkisinde de imza bende, tarih mürekkepten ağır. İsim bulamadığım duygu kırık bir kupanın altınla lehimlenmiş çatlağında.
Yaranın çizgisi lehimlendikçe anlam büyüyor. Merak, raf aralarına ışığı düşen küçük bir ampul, aydınlatıyor tozu. Hafıza, o tozun kendisi; parmağımda iz bırakıyor. Tarih, bir vinil plak, dönüp duruyor. Kimlik, iğnenin aynı çizikten geçerken çıkardığı cızırtı. Göç, kendininkini unutmadan çiziklere takılma arzusu. Yaşam, bir fasit daire, tekrarlarla dolu.
Kimliğimi bulmak için benlik göçüne çıkıyorum. İçimdeki sınır kapıları gece açılıyor, her hatıraya. “Ne getirdin? Neyi geride bırakıyorsun?” diye soran sakin bir gümrük memuru. Yanıma yalnızca fiilleri alıyorum: bakmak, yürümek, adlandırmadan sevmek, gerekirse unutmak. Alışkanlıkları valize tıkıyorum, ağırlık yapınca yolda bırakıyorum.
Gittiğim her yerde bir parçam kalıyor, döndüğüm her yerde başka bir parçam beni karşılıyor. Sonunda anlıyorum ki kimlik, sabit bir adres değilmiş. Kendime doğru süren uzun bir yol çalışmasıymış. Yol çalışması uzadıkça tabelalar değişiyor.
- Dikkat: Kimlik Onarım Sahası — “Öz” şeridi kapalı, “Ara Ben” şeridi açık.
- Yavaş: Benlik Hafriyat Dökülmesi — Lütfen hatıralarınızla kaymayınız.
- Şerit Daralması: Potansiyel benliğinizi içinize çekiniz.
- Sağdan Çıkış: “Kimdim?” — Soldan Devam: “Kime Dönüşüyorum?”
- Radar Var: Kendini Fazla Ciddiye Alanlar Hızdan Ceza Yer
- Dikkat: Hafıza Sızıntısı — Zemin Islak, Zihin Kayıyor.
- Sollama Yasak: İç Ses Geçiş Üstünlüğüne Sahiptir.
- Viraj: Karşıdan Gelen “Git”e Yol Ver.
- Tünel Girişi: Konuşmalar Yankı Yapabilir, Kimlikler Bozulmaz.
- Düz Gidiniz: Bahane Şeridi Sona Erdi.
- Park Etmek Yasak: Eski Alışkanlıklar Çekilir.
- Şerit Bitti: Kopya Benlikler Emniyet Şeridini Kullanamaz.
- Köy Yolu: Çocukluk, Traktör ve Beklenmedik Koku Çıkar.
- Dikkat: Akraba Çıkabilir — Geçmişe Selektör Yapınız.
- Çıkmaz Sokak: Geri Manevra Öğreniniz.
- Sol Şerit: Sessizlik— Hızlılar Susarak Geçer.
- Son Çıkış: “Ben Buyum” — Kaçıranlar İçin Geriye Dönüş Ücretli.
Benlik göçü, kökü yerinden etme değil; kimliğin iskelesini sağlamlaştırma: her yeni hatıra, bir kazık daha. Geri dönünce görüyorum, eski evimin kapısı yerinde, ama eşiği değişmiş; ben içeri girerken adımın ağırlığı başka bir ses çıkarıyor. Adımı yüksek sesle söylemeyi tekrar deniyorum: yankı tanıdık değil, ama dürüst. Anlıyorum ki adres değil, yürüyüş biçimi kayıt altına alınır.
Metronom bazen yavaşlıyor. Cümleleri kısaltıyorum; gereksiz sıfatları yoldan çekiyorum. Hafıza, taşın altında kalan serinlik; merak, o taşı kaldıran el. Adımı sessizce tekrarlıyorum. Yankı, bir ölçü sonra dönüyor. Değişmiş. Kabul ediyorum. Kimlik, sabit bir şekil değil; tekrarın içindeki küçük sapma. Kök, derine doğru ağır; göç, ileriye doğru sade. İkisini aynı çizgide tutan tek şey ritim: eksilterek netleşen bir yürüyüş.
Geriye bakınca bir düzen görüyorum: bıraktığım eşyalar azaldıkça yolun çizgisi koyulaşmış. Eşiği aşarken ayak sesim değişmiş; aynı taş, başka ses. Bu, kayıt altına alınacak olan. Ne düşündüğüm değil, nasıl geçtiğim.
Şimdi ilerliyorum: nefes, ölçü; adım, nota. Cümleyi uzatmıyorum. Boşluk, görevini biliyor. Kök içeride su topluyor; göç dışarıda yolu açıyor. Ben, ikisi arasında, tek bir sözcükle kalıyorum: Burası; bu yazı, orası: arası.

Hakan Akdoğan, Hacettepe Üniversitesi ‘İngiliz Dil Bilimi’ bölümünü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi ‘Medya ve İletişim’ bölümünü tamamladı. Uludağ Üniversitesi’nde ‘İnsan, Toplum ve Felsefe’ programında yüksek lisans çalışması yaptı. Sanatla Terapi ve Adli Psikoloji Uzmanlığı eğitimleri aldı. International Dublin University’de Sosyal Psikoloji alanında Master derecesi yapmaktadır. 2003 yılından bu yana birçok üniversite ve kurumda ‘Yaratıcı Yazı’, ‘Derin Okuma’, ‘Sanatla Farkındalık’ gibi konularda eğitimler vermekte, çeşitli platformlarda konuşmacı olarak yer almaktadır. Halen bazı üniversitelerde ve çeşitli kurumlarda eğitimler vermekte, yayınevlerine yayın danışmanlığı yapmaktadır. Distopya Akademi’nin kurucusudur. Nü Peride, Gölge Yaşatan, Struma, İlişmek, Varlık ve Piçlik, Kirpi Mesafesi, Kenet adlı romanları yazdı. Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Eserleri birçok dilde ve ülkede, yabancı okurlarla da buluşmaktadır.


