Latif Kocalar
Ayağımı kapıya vurduğumdan beri işim rast gitmiyor. Aslında şansız birisi değilim. Hatta sakar falan da değilim. Sadece sıradan bir insanım. Günlük hayatta herkesin başına gelebilen ufak kazalardan biriydi. Gece su içmek için mutfağa gitmiştim. Dolabı uykulu açtıktan sonra ayağımı geri çektim. Buzdolabının kapağına ayağımı vurmuştum. Çok kanamamıştı ama uykumu kaçırmıştı. Ufak bir yara olduğu için hiç umursamadım. Biraz kitap okuyup uyudum. Sabah çorabımı giyerken göz göze geldik. Minik bir kabuk bağlamıştı ayağımdaki yara. Bana çocukluğumu hatırlatmıştı. Eskiden vücudumdaki yaralar kabuk bağlayınca onları soymaya çalışırdım. Tabi ilk önce parmaklarımı gezdirirdim üzerinde. Öyle bir zevk alırdım ki sadece bununla uğraşırdım ve heyecanlanırdım yaralarımı soyarken. Çünkü altındakileri merak ederdim.
Huyumdur benim, kapalı kapıları aralamak. Ne zaman görünmeyen, duyulmayan, dokunulmayan ve hissedilemeyen bir şey görsem odağım olurdu hep. Bilmediklerimden korkardım ve öğrenmeye çalışırdım. Zaten bu merakımdan da değil mi yaralarımın kabuklarını soymak?
Bir kere görmem yeterliydi. Yaptığım ne iş varsa bırakırdım. Başlardım kabuklarımı soymaya. Canım çok yanmazdı ama yine de küçük bir acı hissederdim. Soyduğum deri değildi bir kabuktu sadece ama benimdi ve bu yüzden hissederdim…
Eldekilerimiz, birikimlerimiz, varlıklarımız, duygularımız, hislerimiz, anılarımız, yaşadıklarımız, sahip olduklarımız… Bizim olan her ne varsa onları duyumsarız. Fark ederiz, algılarız ve yaşarız. Tıpkı ufak bir yara kabuğu gibi. Kimi zaman soyduğumda kanardı, kimi zaman da kanamazdı. Bazen altından yeni deri gelirdi. Bazen de erken soyduğumda, yani iyileşmenin istediği süreyi beklemeden soyduğumda kanardı.
Benim için bir örtü gibiydi yara kabuğu. Neyi kapattığını sorguladığım perde ya da aralamak için can attığım bir kapı. Şunu iyi biliyorum ki her ne ise çok kullanışlı. Kimi zaman vakitsizce utanılacak bir anda saklamak için kullandığımız. Kimi zaman da planlanmış bir saatte insanın göstermek için göstereceğinin üzerinden kaldırdığı…


