Arzu Kurt
Ben, Gölge.
Işığa muhtaç… Nesnenin yer tuttuğunun kanıtıyım.
Aydınlıktan değil, karanlıktan korkmam şaşırtmasın sizi. Numen olamayan ben, varlığı ışığa bağlı; geçici, bozuk bir kopyayım. Fenomenim. Duyuların nesnesiyim. Beni sadece görebilirsin. O da ışık varsa. Platonvari bir tanım yakıştırırım kendime. Ebedi formların; ideaların, geçici bozuk kopyasıyım.
Biraz açayım. ‘Kendinden Şey’e sahip değilim. Varlığım nesneye, ışığa tabi. Platon’un mağarası belki son krallığım.
Karanlıkla yüzleşmek, gölgenle barış demek kadar kolay değil benim için. Çünkü sen gölgenle yüzleştiğinde daha güçlü basabiliyorken ayaklarının üzerine, benim karanlığım yok oluşun ilanı.
Alevin gölgesi olmaz, bunu biliyor muydun? Aslında ışık da gölgesiz. İkimiz de zamana ve nesneye mahkûm.
Yine de; -bir espri anlayışı sanabilirsin- zamanın içinde kaybolduğum anları severim. Öğlen ışığı; gölgesiz saat. Işık, mağrur, tam tepedeyse; mutlak hakikat iddiası varlığımı bozar. Ben, kısa bir an yok olurum. Sonra yine uzamaya başlar siluetim. Işık korkar muhtemelen kendini kaybetmekten. İkimiz de zifire, siyah maddeye sürgün.
Geceleri rüyasızım. Varlığım ispatsız.
Karanlık, en korkunçlu. Öyle duvarda çocuklara gölge oyunu da değil. Boğucu bir ele geçiriş bünyemi.
Ben ışığa muhtaç. Karanlıkta yok-um. İşte sırf bu yüzden, gölgeni görüyorsan korkma. Işık ardından gelmiştir zaten.
Gölgesiz bedenler arıyorum arafta, belki ilişirim ayak uçlarına. ‘Gölgesizler’deki karakterler de varlıklarını ispata uğraşmıyor mu roman boyunca. Gölgesi olmayan, yaşayıp yaşamadıkları bilinmeyen; varlıkla yokluk, karanlıkla aydınlık arasındaki bu karakterler gibiyim. Kurmaca olmaktan korkuyorum.
Gölge, ben, öteki ben. Hiç gözlerini kaçırma ve tabii ki öteki sen. Hiçbirimiz gösterdiğimiz kadar iyi değiliz. Hayvani dürtülerimiz buzdağının altında şimdilik sakin. Maskeler takarız, en iyi hallerimizle gülümseriz, maskeler takarız doğamızı saklarız. Kusurlarımız, zayıflıklarımız inkârı kolay bilinç dışımızdan taşırdıklarımız personalar arasından seçip sahneye taşırız.
Arayış, kayboluş, bilinmezlik anlatısıyız. Biz Yokuz.
Herkes birbirinin üzerine gölge düşürür. Suçluyuz.
Ben, Gölge.
Anlaşılmaya muhtaç.
Ben, varım. Gölgeye sığınanlara evim. Hatıranın, bastırılmış arzunun, ötekinin, suçluluğun barınağıyım. Ölüm istenciyim.
Yazma itkisiyim.
Işığım.
Gölgeyim.
Gölgesini yitirmiş herkesi, iki harf arasındaki -aydınlık/karanlık- a beklerim.

Arzu Kurt, Karabük doğumlu, evli, iki çocuk annesi. İstanbul’da yaşıyor. Denize ve kitaplara aşık. Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu. Bir kamu bankasında şube müdürü olarak rakamlarla geçen yılların ardından emekli olup kelimelere yöneldi. Yaratıcı yazarlık atölyelerinde başladığı ikinci kariyerinde kolektif kitaplarda altı öyküsü ve iki dergi yazısı yayımlandı. Yazı yolculuğuna Suaremag’da devam ediyor.

