Yusuf Ziya Beyzadeoğlu
Nasıl oluyor da her seferinde aynı şekilde acıyor. Alışmak yok senin özleminde. Çünkü kavuşmaya da alışmadım.
Tuzunu kokluyorum. Kalan tuzunu yalıyorum derimle. Neden her gün gittiğini anlamıyorum. Neden bu kadar yakınken senden böylesine uzak olduğumu anlamıyorum.
Gidişini anlamıyorum.
Gittiğinde seni çok özlüyorum.
Güneş tenimi yakıyor. Seni izliyorum, beni görüyor musun diye. Sana bağırıyorum. Güneşin beni yakmasına izin verme, beni hayatta tutan şey sensin. Bu duvara yerleşme sebebim sensin. Tutunmadan büyüyemeyeceğimi bana sen söyledin. Her gün uğradığın, en kızgın anında bile seni durduran, bana sürekli sakinliğini anlattığın bu duvarı sen seçtin benim için kader diye. Beni dalgalarınla sen sürükledin buraya. Bir yere ait olmanın hiçbir şeye benzemeyeceğini, kök salmanın, alışmanın en büyük huzur sebebi olduğunu sen anlattın. Tutunmayan nicesini sen cezalandırdın dalgalarınla alıp derinliklerine götürerek.
Benden istediğini yaptığım için, ben sana hasret kalıyorum her gün. Güneş geldi diye mi sen gidiyorsun, yoksa sen gittiğin için mi o geliyor? Bilmiyorum.
Ağlıyorum. Beni güneşten korusun diye değil, bana seni hatırlatsın diye ağlıyorum. Senden ayrı bir saat bile dayanılmaz bir sancı yüklüyor bedenime. Sarkıyorum, sana ulaşmak için aşağı sarkıyorum.
Seni izliyorum beni görüyor musun diye. Gördüğünü bile bilsem yetecek. Benim ne yaşadığımı bilsen bile yetecek. Senin bilmen acımı anlamlı kılacak.
Rengim değişiyor. Siyaha çalıyorum. Tenimi yakan şey güneş mi yoksa senin yokluğun mu?
Gücüm azalıyor. Kalmıyorum. Bitmek üzere oluyorum. Ölsem bu duvardan düşer miyim? Senin dalgaların arasında ölmek, senden uzakta yaşamaktan daha anlamlı değil mi?
Her gün sana böyle yalvarmak seni bana getiren değil mi?
Her gün kurumak üzereyken ufukta güneşi izlerim. Önce beni yaktığı için güneşi cezalandırırsın. Aşağı çeker içine gömersin. Güneş senin içine gömülünce yavaş yavaş gelirsin. Öyle yavaş gelirsin ki, duvarın hareketsizliğine özendiğini anlarım. Her yükseldiğin milimetrede biraz daha gömülürüm içine. Sana taparım. Seni koklarım. Ağlamaktan kuruyan gözyaşlarım sen yükseldikçe tekrar akar. Sen yükseldikçe her şeyi unuturum. Beni bugün bıraktığını, sensizken yaşadıklarımı, güneşi, çaresizliği… Yarın tekrar gideceğini unuturum. Sarılırsın bana. Bütün bedenimi sararsın, ben dans etmeye başlarım içinde. Senin içinde kaybolmanın sarhoşluğu sarar bedenimi. Uyumam bütün gece. Her saniyesini yaşarım varlığının.
Yorulmaz kokun, hep taze gelir bana.
Yolunmuş saçım gürleşir dalgalarında.
Rengim yeşile çalar
Ruhum tuzuna banar beni
Korkum gelene kadar
Korkmam gidene kadar
Kızmam gideceğini unutuşuma
Kızmam duvara tutunuşuma
Her yerime dokunuşuna
İçinde yok oluşuma
İçinde tok oluşuma
Doyumu yaşarım
Duyumu yaşarım her yerimde
Sesine kanarım
Utanmam her gün inanışıma
Seni ekleyip gözyaşıma
Seni yaşarım
Seni gelgitlerinle sevmek, benim yaşamım.

Yusuf Ziya Beyzadeoğlu, 2013 yılında Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun oldu. 12 yıldır Türkiye’de otomotiv sektöründe Ar-Ge çatıları altında çalışmaktadır. Son iki yıldır yöneticilik başlığı altında insana dokunmanın mutluluğu içindedir. 2022 yılında evde yaptığı müziğini dijital müzik platformları aracılığıyla paylaşmaya başlamıştır. Halen şarkı sözü yazar, besteler. Tiyatro ile ilgilenir. Kapadokya Edebiyat Buluşmaları’nda yaptığı denemelerin ardından yazmaya niyetlenmiştir.

