Rus filozof ve yazar P. D. Ouspensky’nin eserlerinden “İnsanın Gerçeği – Kendini Bilmek” değişimin ve uyanmanın anahtarını sunuyor bize. Yazarın anlattığı Gurdjieff öğretilerini mutlaka benimsemek gerekmiyor, kapılıp gittiğimiz döngüden kurtulmak için önemli olan bize aktardığı bilgiye dikkatimizi verebilmek.

İnsanın Gerçeği, KENDİNİ BİLMEK;
Gene geldik mi Yunus Emre’nin verdiği,
“Kendini bilen, Rabbini bilir”… anahtarına.
Kitapta yer alan,
kendimizi izleme formülüne sahipsek, her an uygulayabileceğimiz
bir anahtardır bu, artık.
Neyin anahtarı… uyanmanın.
Neyin anahtarı… kendimizi hatırlamanın.
Neyin anahtarı… mekanik oluşumuzun farkındalığı.
Neyin anahtarı… organik özümüze ulaşmanın.
Neyin anahtarı… gerçek alemin.
Neye kitlenmişiz?
Döngüye…
Sabah gözümüzü açtığımız anda başlar… aynı yönden kalkarız yataktan mesela! Sonra gene aynı oraya aynı buraya dolanır, giyinir, aynı kaldırımlardan gideriz işimize… başka aynılardan sonra da aynı şekilde döneriz evimize. Ömrümüzce aynı şeye öfkelenir aynı şeye takılırız. Cümlede bile nE kadar rahatsız edici oldu değil mi tekrar… tekrar AYNI!
Bir AYNI daha geliyor;
Aynı olduğu için de artık ezberden yaşarız, otomatikteyizdir, ne attığımız adımın farkındayızdır ne bastığımız basamağın ne yanımızdaki ağacın ne düşündüğümüzün ne hissettiğimizin ne nasıl davrandığımızın ne… ne… ne….
Mekaniktir olan.
Yataktan kalktık kalkmaya da… uyku hâlâ bizledir.
Lütuf olduğundan bi haber, rutinimizi bozan herhangi bir durumda da öfkeleniriz hani ufaktan ufaktan.
En son istediğimizdir konfor alanından çıkmak.
Oysa konfor da,
Rutin de,
Farkındalıktan uzaksa,
Mekaniktir olan.
Tek farkı başka insanlar, başka mekân, başka zaman olması dışında gerisi AYNI döngü hikayelerini, tekrar tekrar bıkmadan usanmadan yaşarız… yaşatırız kendimize.
Çünkü,
Farkındalıktan uzaksa,
Mekaniktir olan.
Kitapta da Ouspensky der ki;
“Kendi kendini inceleme; Kendini bilmeye götüren çalışma veya yoldur. İnsan, kendisi hakkında bilgisi olmaksızın, makinesinin çalışma ve fonksiyonlarını anlamaksızın, özgür olamaz, kendini yönetemez; daima esir olarak ve kendisi üzerinde faaliyet gösteren kuvvetlerin oyuncağı olarak kalacaktır.”
Haftalardır olan birlikteliğimizde yapılan, filmlerin spiritüel yorumları sonrasında işin özüne aydıysak, artık kendimize yönelmiştir farkındalığımız, hele Echart Tolle’ün Şimdinin Gücü adlı kitabını da edinip, iyice masaya yatırmışsak derdimizi, zihnimizle özümüzü ayırmış ve bize ait olmayanlarla ait olanı, kendimiz zannettiğimizle aslolanı ayırt etme algısındayızdır, artık.
Nasıl ki bir doktor, hastalığı tespit etmek için pek çok tetkik yaptırtır ya da semptomlarından bildiği hastalığa tedavi yolu uygularsa, biz de, daha doğmadan başlayan, sonra aile, çevre, kültür, din, gelenek görenek gibi etkilerle yapılmış olan zihnimizi ve beraberinde yarattığı mekanikliğimize ait tespitle, özgürlük kulvarında yerimizi almış, artık algıda bir sonraki aşamaya gelmişiz demektir yani zihnimizin kodlamasının, algoritmasının altında yatanları okuma ve kendimiz
zannettiğimize gözlemci olma zamanına. İşte kitabımız bu aşamada en iyi ilaç olarak şifasını veriyor. Tabii istiyorsak… Bu alanaçekilmek ve İSTEMEK olmazsa olmazıdır sürecin.
Mevlana’nın “Dilsiz dudaksız binlerce söz söyler Tanrı” saptaması gibi, ne söyleniyor duymak, ne oluyor görmek, ne hissettiğimizi bilmek adına, bilgisayar misali arka yazılımı okumaya çalışmaktan bahsetmiştik ya, kitap da “İnsanın Gerçeği, Kendini Bilmek” diyerek, kendimizi ve daha fazlasını izlemeye, gözlemcimizi aktive etmeye kılavuzluk ediyor.
AAAA…!
evet yaaaa….!
wayy beeee! gibi bol bol ünlemlerle;
Demek bunun yüzündenmiş öfkem… mutsuzluğum… huzursuzluğum… kinim… nefretim… sevinmem… değersiz hissetmem diye diye, bize ait olmayan, yapılmış zihnimizin getirdiklerinin altını okuduğumuz, bir kitap… kitabımız.
🍀
Meğer takdir beklemişim çocukluğumda beni hiç görmeyen ailemden ve bu yüzdenmiş, teşekkür etmeyen arkadaşıma olan öfkem.
Meğer sevgi beklemişim de kızmışım, çatalı uzatmayan komşuma.
Meğer onaylanma beklemişim karnemin yüzüne bakmayan annemden ve gidip çocuk yapmışım.
Meğer saygı beklemişim arkadaşımın beni oyuna almamasından bu yana da şimdi huzursuzum yeni toplulukta.
Meğer Korkularım (yalnızlık, kaybetme, yetersizlik…) varmış, nasıl bir tutsaklıktaymışım diye diye kendimize dair algoritmayı okuyacağımız bir kitap… kitabımız.
🍀
Hep bir eksik kalmışız.
Hep eksik tarafımızı başkalarından tırtıklamışız.
Hep verilmeyince beklediğimiz, duyguyu yüklemişiz .
Hep, talep etmişiz de, gerçeği görmekten uzaklaşmışız.
Kendi kendimizle tamam olamayışımızın nedenlerine, idrakine,
çözümlerine ve… varoluştaki gerçeklikle temasa gireceğimiz bir kitap… kitabımız.
🍀
“Öz, insandaki hakikattir, kişilik ise asılsızdır, yapmadır”, diyen Ouspensky’nin muazzam deneyimler aktardığı kitabı, artık zihninin, mekanikliğinin farkına varmış ve kendine neşteri atmak zaruriyetini hissedenler için, bilgilerin hamalı olanına değil de dönüşümü talep edenlerine eşlik etmektedir… tek başınalığa giden yolcukta.
Tek başınalık ise kimsesizlik değil… özgürlüktür.
Ve;
Kendimiz zannettiğimizden sıyrılıp özümüze ulaşamaz isek ne mi olur?
Dünyada uyku…
Araf’da ise,
zihnimizde kalan, dünya olur🍀(Bir sonraki filmimizin konusu.)
NOT: “Dördüncü yol” diye de geçen kitaptaki öğretiye dahil olmamız gerekmiyor. Dikkatimizi sadece bilgiye verebiliriz.

ELİF GÜLÜNAY
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim-İş Bölüm, Grafik ana sanat dalından mezun olmuş, mesleğini icra ederken reklam camiasında yer almaya meylederek istifa etmiş, sonrasında fıtratımın öğretmenliğe uygunluğunu idrak ederek geri dönüş yapmış bir resim öğretmeniyim. Mesleğime ilk günkü heyecanımla devam ederken, sadece “istemek” ile herkesin resim yapabileceğine inanıyorum ve bunu deneyimletiyorum. Düşüncelerimizi görünür kılan filmleri ve dizileri ise kendimize olan yolculuğun bir parçası olarak görüyor ve evrilmemize olan katkılarını yorumluyorum.
.
.


