Elçin Çakmak Eraslan
Bir sanat eseri, bir sanatçı düşünün. Sergilerine giriş ücreti yok. Hemen her köşede, ansızın karşınıza çıkabilir eserleri; Bethlehem, New York, Viyana, Kopenhag, Berlin, Paris, Londra, Bristol ve daha birçok şehir veya ülkede. Her gün önünden geçtiğiniz bir duvar, ertesi gün onun sergisinin bir parçası olabilir. O, yüzyılımızın Da Vinci’sidir. O Banksy, çağımızın en gizemli sokak sanatçısı. Tüketim çılgınlığına, savaşlara, insanın en korkunç duygularına, umutlarına atıfta bulanan bir aktivist.
Duvarları konuşturan bu gizemli adam, sınırları aşan bir direnişin sesidir. Sadece bir engel değildir duvarlar onun için, tuvaldir. Engeli dönüştürerek, tıpkı bir dalganın kıyıya çarparken kendi şeklini bozup yeniden yaratmasıdır.
Her şey bir çizgiyle başlar. Dalganın kıyıyla buluştuğu o incecik, silik sınır. Ya da bir duvarın iki dünyayı ayıran soğuk beton yüzeyi. İnsanoğlu, doğduğu andan itibaren bu çizgilerle yaşamayı öğrenir. Aşmak için çabalar, boyun eğer, fark etmez, çarpar. Ama her çizgi, ister suyun kumla kucaklaştığı yerde olsun, ister bir tuvalin üzerinde, bir direnişin, bir varoluşun, kısacası bir hikâyenin başlangıcıdır aslında.
Kimi zaman dünyanın en sert dalgalarının oluştuğu Portekiz’deki Nazare kıyısıdır, Banksy’nin eserleri. İzleyicilerine, “Beni sınırlayamazsan, sen de sınır tanıma,” dedirtir. Eserleri sizi nefessiz bırakır, göğsünüz sıkışır, sert bir dalgada alaşağı olursunuz. Askerin silahına sarı çiçek takan çocuktur, sizi nefessiz bırakan. Ya da barış işareti çizen askerlerdir. Sonra çıkarsınız yukarı hem dalgayı hem duvarı aşıp. İnsanoğlu hep yukarı çıkar, nefes alır, unutur. Ta ki bir sonraki alaşağı oluşuna, ta ki bir sonraki Banksy duvarına kadar.
Banksy’nin duvarları ve Nazare dalgalarının gizli akrabalığı vardır. Her ikisi de geçicidir, ama izleri? Biri dünyanın düzenine, diğeri tabiata baş kaldırıdır. Biri enerjinin, diğeri korkunun dilidir. Yıkmak ister Nazare’nin kimi zaman otuz metreye bulan dalgaları. Dünya düzenine dayanmaktır Banksy’nin duvarları.
Nazare’de çığlıktır kulaklarınıza ulaşan, Banksy’de dilsiz konuşmalardır. İkisinin de sınırları vardır. Son buldukları, doğdukları, doğurdukları çizgiler. Nazare’de kayalar aşınır, yeni bir tabiat eseri çıkar ortaya. Banksy’nin kalemidir aşındıran ve yeni bir eser çıkartan.
Kaybetmek üzere olduğumuz saflığı, umudu, sevgiyi hatırlatır bize. Kırmızı Balon eserindeki gibi elinden kaçırdığı balonu izleyen kız oluruz. Dalganın dağılması gibi balonun uçup gitmesi, bir yerde sönmesi kaçınılmazdır.
Tokat gibi yüzümüze çarpan gerçeklerdir. Küçük bir çocuk; elindeki ipin ucunda bir o harfi, balona dönüşmüş; kırmızı bir yazının içinde: No Future (Gelecek Yok).
Gelişen teknolojiye, ülkelere rağmen geleceğin her daim savaşlarla şekilleneceğini, kaynakların azalıp, insan oğlunun vahşiliğinin süreceğiniz haber eder bizlere. Bugün, günü kurtardığımızı hatırlatır.
Gençliğimizdir. Bir yanında Mickey Mouse bir yanında Mc Donalds palyaçosunun elini tutan çıplak, aç kız oluruz. Hayallerimizle oynandığının, kapitalizmin resmidir.
Devletlerin en eski icatlarından biri olan duvarları kullanmasının nedeni, “Bölmek için uğraşsanız da bizler görünmez olanın arkasını görebiliyoruz,” haykırışıdır.
Banksy’nin sanatı, duvarlarla sınırlı kalmaz. Özellikle son yıllarda yaptığı heykeller, onun sanatının yalnızca bir isyan değil, aynı zamanda somut bir beden, elle tutulur bir hafıza olduğunu gösterir. Londra’da bir mültecinin bot parçalarından oluşturduğu küçük figür ya da savaşta parçalanmış bir evin kalıntıları üzerine yerleştirdiği grotesk heykel bunların sadece birkaçıdır. Banksy, heykellerinde de duvarlardaki o çarpıcı sessizliği korur; izleyiciyi önce durdurup, sonra rahatsız edip en sonunda da düşünmeye iter. Tıpkı Nazare’de aniden yükselen dev bir dalganın önce ufku kapatması, sonra ağırlığıyla içinize çökmesi gibi.
Belki de Banksy’nin en büyük başarısı, sanatını görünmez sınırların tam üzerine kurması. Duvar ile duvar olmayanın, sanat ile provokasyonun, umut ile yıkımın arasındaki o incecik çizginin üzerine. Bu çizgi her dalga vuruşunda biraz daha silinir, her yeni eserle yeniden belirir. Çünkü Banksy ne sadece bir sokak sanatçısıdır ne de yalnızca bir aktivist; o, çağımızın en karmaşık duygularını bir duvarda veya bir heykelde görünür kılan bir aynadır.
Ve biz, onun her yeni işinde yeniden sarsılır, yeniden unuttuğumuz bir şeyi hatırlarız; çizgi ister bir duvarın soğuk yüzeyinde ister bir dalganın köpüğünde olsun, ancak ona anlam veren gözlerle büyür. Banksy’nin gizemi de tam burada saklıdır, görünmez çizgileri görünür kılar, bize aslında sınırın gerçekte var olmadığını, diretildiğini kanıtlar.

Elçin Çakmak Erarslan, İstanbul’da dünyaya geldi. FMV Ayazağa Işık Lisesi’nden mezun olduktan sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İktisat okudu. Londra’da yaptığı stajın ardından Türkiye’ye dönerek aile şirketinde çalışmaya başladı. Bu süreçte Galatasaray Üniversitesi’nde Pazarlama ve Lojistik Yönetimi yüksek lisansımı tamamladı. Halen profesyonel iş hayatını ve yaşantısını İstanbul – Almanya arasında sürdürüyor. Edebiyat Atölyesi Dergisi 2023 Öykü Yarışmasında üçüncü olan Eraslan, yazı çalışmalarına da devam ediyor.

