Kadir Horzum
Kadınlar ve onların hakları hakkında sürekli kriterler belirleyen hemcinslerimin aksine ustaların kelamlarını inceleyip; dünden bugüne kadının yaşamdaki yerini görmeye çalıştığım bu yazı dizimin ikinci bölümünde, Üstat Yaşar Kemal’i ele aldım. Sürçü lisan ettiysem affedin, yanlış bir şey söylediysem de düzeltin lütfen.
Türk Edebiyatı’nın en üretken yazarlarından birisi olan Yaşar Kemal’in kadınlarını en iyi anlatabilecek karakter Hürü Ana’dır kanaatimce. Koca İnce Memed serisinde karıncayı bile incitmemesine rağmen herkesin korktuğu ve saygı duyduğu Deli Hürüce’nin şu lâfını herkes bilir.
“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım… Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.”
Nazım Hikmet’in deyimiyle sofradaki yeri öküzden sonra gelen kadınımızın yaşamını bundan daha net anlatan çok az cümle vardır edebiyatımızda. Okuduğum tüm kitaplarında da bu iki tasvir ekseninde yaşayan kadınlar gördüm hep. Hürüce, Meryemce, Zalaca ve de Aliye Rona’nın beyazperdede can verdiği kötü karakter büyükana. Hepsi de “Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.” sözüyle hareket eden; ağzına geleni her yerde söyleyen, halkın gözünde deli fakat sözü dinlenen yaşlı kadınlar.
Bir de bunların yanında ya da karşısında sevgisi için ölen, öldürülen genç, güzel, fedakâr, sessiz kadınlar var. İnce Memed’in Hatçe’si, Sarı Sıcak’ın Zalaca’sı, Yılanı Öldürseler’in Esme’si. Hepsi de güzelliği için türküler yakılmış; silahlar patlamış, ölümünden sonra akıl yitirilmiş, isyan edilmiş karakterler. Onlarınsa en büyük derdi sevmek, sevilmek; kocasıyla huzurlu bir yaşam sürmek. Kitaplarında çok kez karşı karşıya ya da omuz omuza gelen bu iki karakterin belki de en iyi tasviri yine İnce Memed’de yapılmıştır. Hatçe ve Hürüce’yi kaçırıp günlerce süren bir kaçışın ardından mağaraya sığınan Memed, ikisine de ne istediklerini sorar. Hürüce mağarayı eve çevirecek eşyalar isterken Hatçe ilk önce ayna ister. Hürüce de gülerek “Hey gidi gençlik,” der.
Toplumcu gerçekçi çizgide yazan usta kalem, bir röportajında Dağın Öte Yüzü serisinin Meryemce’si için, “Babam anasını sırtına almış, Van’a kadar onu sırtında taşımış. Mezopotamya çölünü de böyle geçmişler” diyor ve ekliyor. “Anam her zaman diyordu ki: Dünyaya böyle inatçı bir insan gelemez. Ben çok insan gördüm ya, böyle bir insana hiç rastlamadım.”
Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere, yaşamdan esinlendiğini açık açık söyleyen Yaşar Kemal, erkek egemen bir toplumda kadının evrimini net bir şekilde önümüze koyar. Söylediğim kitaplar özelinde devam edecek olursak eğer onun yazılarında kadın, genç ve güzelken zenginlerin hakkı olan bir varlıktır ve dengini asla sevemez. Severse öldürülür. Öldürülmezse de açlık ve sefalet içinde hastalıktan ölür. Ama illa ki ölür. Kanaatimce bunun böyle olmasının nedeni yazarın dünyaya sosyalist bakması. Zira modern toplumda aile, erkeği bir sonraki iş gününe hazırlamak için oluşturulan bir kurumdur. Aile varsa sömürge vardır. Sömüren ve sömürülen kavgası yoktur. Tıpkı Sarı Sıcak öyküsünde söylendiği gibi kadın evin direğidir. Her işi yaptığı gibi erkeği bulunduğu sınıfsal konumda yaşamaya da ikna eder. Dağın Öte Yüzü serisinde ağaya isyan eden Taşbaşoğlunu susturan hanımı gibi. Mağarada bile yaşasa kocasını mutlu etmek isteyen Hatçe gibi…
Sistemin acımasızlığını ise ancak yaşlı kadınlar bilir. Onlar da artık erkeklerin, sırtında taşımak zorunda kaldığı kamburdan başka bir şey değildirler. Çünkü gerçekler ne karın doyurur ne de evlatlarını yaşatır. Değilse de İnce Memed gibi eşkıya, Yılanı Öldürseler’in Hasan’ı gibi katil olurlar.
Sanatın, insanların aydınlanması için ne kadar önemli olduğunu unuttuğumuz şu günlerde sanatla kalmanız dileğiyle, diyorum ve Yaşar Kemal’in sevdiğim sözleriyle bitiriyorum yazımı.
“Bu öldürme, yok etme, öfke, öç, sevgisizlik neden? Niçin koparıyorlar çiçekleri, birisi tok da yüz bini niçin aç, o tok da bu kadar gözün altında, öfkenin içinde iflah olmuyor mu? Tok olan niye bu kadar ahmak?”
“Bu dünyada her şeyin, herkesin, denizdeki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın, hele hele insanın, hele hele insanın hakkını vereceksin.”

Kadir Horzum, Uşak doğumlu. Eğitimini Balıkesir Astsubay MYO, Anadolu Üniversitesi AÖF İşletme ve Sosyoloji bölümlerinde tamamladı. Halen Aile Danışmanlığı ve Yaşam Koçluğu yapıyor. “Kafamdaki Kalabalık” ve “Kalabalıktan Kalanlar” isimli iki adet kitabı Banliyö Yayınevi tarafından yayımlanan Horzum, yazmaya devam ediyor.