BETÜL ÇAKIROĞLU
Esra Yazdıç Demir ilk romanı Burnumun Renkleri ile Gülten Dayıoğlu Vakfı’nın 2021 Yılı İlk Gençlik Romanı Ödülü’nü kazandı. Memur Çocuk ve İki Of Bir Puf kitapları ile yazma serüvenine devam devam eden yazarın gazeteci kimliği de dikkat çekiyor.
“Doğru yerde evet doğru yerde hayır diyebilen, hakkını doğru bir üslupla arayan, soran ve merak eden çocuklar için farklı konuları araştırıp, kaleme almaya, çocukların sorularına eğlenceli yanıtlar bulmaya devam etmek niyetindeyim.”
Bu ifadeyle yazma biçimini tanımlayan Esra ile söyleşimize başlıyoruz.

- Sevgili Esra öncelikle bu söyleşi için sana teşekkür ederim. Uzun zamandır aklımdaydı. Son kitabına denk gelmesi güzel oldu. Tersten gidip o kitapla başlamak istiyorum sorularıma. İki tane çok başarılı ilk gençlik kategorisine giren kitaptan sonra bir resimli çocuk kitabı ile karşımıza çıktın. Neden?
– Betül’cüm sayfana konuk ettiğin için ben teşekkür ederim. Neden bu kez resimli bir çocuk kitabıyla döndüm? Bir derdim vardı ve bu kez bu derdi, hem en çok dillendiren yaş grubuna yönelik yazmak istedim hem de resimlerin gücüne ihtiyaç duydum. Bu kez derdimiz SIKINTI. Bildiğin gibi sıkıntı yetişkinlikte de oldukça sık karşılaşılan bir duygu olmasına karşın küçük yaş gruplarında daha çok dile getiriliyor. Sıkıldım, sıkıldın, sıkıldı, sıkıldık, sıkıldınız, sıkıldılar. Anlayacağın sıkıntı her yerde. Onu yenmenin yolu ise aslında çok kolay. Bunun için çocuğun kendine dönmesini, duygularını kabullenmesini, bulunduğu anı, ortamı fark etmesini istedim. İki Of bir Puf bir kendini farketme hikâyesi. Peki, biz bu haylaz, bizi rahatsız eden sıkıntıyla nasıl baş etmeliyiz? İşte orada hikâye devreye giriyor. Resimler ise yetenekli arkadaşım Pelin Akagündüz’ün eseri. İki Of Bir Puf için güçlerimizi birleştirdik. Onun renkleri, karakterin kurgusuna kattığı yorum hikâyeyi güçlendirdi. Pelin aynı zamanda psikolojik danışman. Onun uzmanlığı da çok kıymetliydi. Sözün özü, dört yaştan itibaren ikinci sınıfa kadar çocuklarla önce sıkıntıları konuşuyor, sonra duygularımızın peşine düşüyor ve ardından onu yenmek için neler yapacağımızla ilgili konuşuyor oyunlar oynuyoruz.
- İlk kitabın Burnumun Renkleri’ne dönelim. İlk yolculuğa çıkış anı belki de. Hikâyede koku alamayan bir kahramanımız var. Bu kurgu sana nasıl geldi?
– Eksi 18 Edebiyat Topluluğu’nda Nevzat Süer Sezgin’in atölyesindeki bir ödevdi bu hikâye aslında. Duyulara dair bir ödev verildi ve bana koku duyusu denk geldi. Nefis bir eşleşmeydi. Çünkü benim en hassas duyum kokudur. Bu, kimi zaman oldukça keyifli kimi zaman ise oldukça zorlayıcı bir durum. Her iki uçta düşünün, en nadir kokuları hızla alırım. Hal böyle olunca ben de zıtlıklardan yola çıkarak bir hikâye kurguladım. Sonrasında da bu metni geliştirmek için çalışmaya başladım. Aylar süren bir çalışmanın ardından -kulaklarını çınlatmazsam olmaz- harika bir okur olan canım eşim Onur ve iki romanımın kapaklarının çizeri kıymetli dostum ressam Beste Örge Sağlam’a hadi okuyun dedim. Onay ve orumların ardından süreç metnin tamamlanması ve dosyanın Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’na değerlendirme için gönderilmesi oldu.

- İlk kitabınla çok önemli bir ödülün Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın 2021 Yılı İlk Gençlik Romanı Ödülü’nün sahibi oldun. Bu his hakkında biraz konuşalım mı?
– 23 Nisan 2022 sabah saat 09.00. Hayatımın en unutulmaz günlerindendi. Telefon çaldı. Uyur uyanık bir gecenin ardından ekmek almak için fırına gittim ama kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Vakıf kazanan dosyayı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda açıklar. Fırında sıraya girdim telefon çaldı ve “Alo Esra kızım, ben Gülten Dayıoğlu…” Sesi duyduktan sonrası yok. Gülten Hanımın zarafet içeren o sesi, üslubu, kitaplarını arkadaş bildiğim yazarla telefonda konuşmak. Ayaklarım yeden kesildi. Sonra sanırım 12 ila 16 saat arası histerik bir biçimde ağladım. Güldüm, konuştum, yürüdüm, ağladım. Bir ara fırındakilerle kucaklaştığımı anımsıyorum. Türkiye’ye çocuk ve ilk gençlik edebiyatını hediye etmiş bir ismin adını taşıyan bu ödül omuzlarıma büyük de bir sorumluluk yükledi. O yüzden ince eleyip sık dokumaya gayret ediyorum.
- Biraz da ikinci romanın Memur Çocuk’tan bahsedelim. Kitabında otobiyografik bir taraf var mı?
– Memur Çocuk’ta ana karakter Aslı. Benim gibi sık tayin olan bir çocuk. Benim de annem öğretmen. Bu yönüyle de bana benziyor. Sanırım tez canlılık ve adalet duygusu gibi konularda da eşleşiyoruz. Evet, benzeşiyoruz ama birebir değiliz. Ne Celile ne de Barış tanıdığım kişiler. Memur Çocuk, kurgu bir hikâye. Vitiligo bir tanıdığım yok. Yazarken bazı şeylerin akıp gelmesini de seviyorum. Stephen King Yeşil Yol’u yazarken hapishanede olan bir adamla ilgili yazmak istediğini ve bu adamın bir faresi olduğunu düşünmüş. Sonrasındaki hikâyeyenin gelişimine ise bakar mısınız? Muazzam. Bu anlamda yazarken akışa güveniyorum. Bambaşka bir yöne kayabiliyor ve çokça araştırarak ilerliyorum. Otobiyografi kısmında ise sanırım, her kitapta bir cümle dahi olsa yazar kendi yaşamından bir şeyler katıyor eserine. Bazen annesinden duyduğu bir cümle, merdivenleri çıkış şekli, birine seslenişi, … Pek çok detayda yazar bulunabilir.
- Araştırma dedin. Burnumun Renkleri’nde de Memur Çocuk’ta da parmak sallamadan verilen pek çok bilgi ve kelime görüyoruz. Bir hikâyeyi kurgularken nasıl bir rota izliyorsun?
– Çocuklara anlatacağım hikâye onların gözünde bir film gibi akmalı. Kurgu dahi olsa güçlü dayanaklara sahip eserleri seviyorum. O yüzden kendi kitaplarımda da anlatacağım hikâye için bolca araştırma yapıyor hatta uzmanların kapısına dayanıyorum. Bazen Fransa’daki bir parfümörlük okulunun ders programını inceliyor, bazen yazdığım öyküdeki rahatsızlıkla ilgili o alandaki uzman doktora danışıyorum. Yazılı ve görsel ne var ne yoksa elden geçirip ayrıcalıklı bir şeyler yakalamaya gayret ediyorum.

- Yine Memur Çocuk kitabından devam edelim. Bu kitapta değindiğin pek çok sorun var. Bir kadın tır şoförü, zorbalığa yakın şeyler, arkadaşlık ilişkileri, taşınma durumu. İlk aklıma gelenler. Bunlara ilgili hiçbir geri dönüş aldın mı?
– Okullara söyleşilere gidiyorum. Çok güzel dönüşler, notlar hatta mektuplar alıyorum. Memur Çocuk özelinde pek çok çocuk kendini buldu sanırım. Yeni ortamına uyumlanmaya çalışan Aslı, nadir hastalığından dolayı çok korunaklı yetişmiş ancak akran zorbalığına uğrayan Celile ve zorba olarak gördüğümüz ancak okudukça davranışlarının nedenlerini anlayabildiğimiz Barış. Bu üç karakterin mecburi bir oyunda buluşması hikâyesi. Sanatın her naktada iyileştirici bir yanı olduğuna inananlardanım. Okurlar gülüyor ama bazı yerlerde de oldukça hüzünleniyorlar. Bunu hem genç hem yetişkin okurların dönüşlerinden kaynakla söylüyorum. Hayat da böyle değil mi? Söyleşilerde onlarla sohbet ettikçe kendi yaşadıklarından örnekler vermeleri, karaterlere dair yorumları ve hikâyenin ilerlemesine için beni motive edişleri mükemmel. Bu söyleşilerde onlarla doğru iletişim noktaları üzerine de bolca konuşma fırsatı yakalıyoruz.
- Doğru iletişim demişken sen gazeteci kökenlisin. Gazeteci olmak yazar kimliğini nasıl etkiledi ya da tam tersi yazarken gazeteci Esra ne kadar olaya dahil?
– Evet, 16 yıl muhabirlik yaptım son altı yıldır da iletişimin kurumsal tarafında çalışmayı sürdürüyorum. Bence çok etki etti. Gazetecilikte 5N 1 K kuralı vardır. Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim sorularından yola çıkarak konuyu derinlemesine incelemeye alırsınız. Uzun zaman siyasi haberlerin yanı sıra eğitim paralelinde çocuklar ve kadınlara dair zor konuları ele alan haberler yaptım. Dava dosyalarını okudum, röportajlar yaptım. Tanıklıklar elbette bir yerde hikâyelere yansıyor. Bunları belli bir kurguya oturtmak da aslında benim için haberi kurgulamak gibi. Gazeteci kimliğim işin her daim içinde.
İki Of Bir Puf. Oflar ve puflar. Hiçbir ebeveyne yabancı olmayan kelimeler. Sıkıntıyı kişileştiren bu resimli kitabınızda edebiyat, çizim ve müzik sanat üçlüsünü bir arada görüyoruz. Buradan kitabı resimleyen Pelin Akagündüz’e de çok sevgiler demeden geçmek istemiyorum. Çizimler çok başarılı. Burada edebiyata müziği entegre etme fikrine odaklanmak istiyorum. Bu fikir nasıl oluştu?
– Çok bildik bir duygu değil mi? Başa çıkmaya çalıştığımız ama aslında zaman zaman kabullenip kucaklamamız gereken de bir duygu sıkıntı. Resimli kitaplarda çocuklar hikâyeden önce resimlere vurulur. Kapaktaki karakteri. Renkleri görür ve kitabı anne ya da babasına işaret eder. Bu anlamda resim ve hikâye bütünlüğü çok önemli. İlk soruda da bahsettiğim gibi Pelin ile güçlerimizi birleştirdik. Onun kişiliği de aynı kitaptaki renkler gibi canlı. Birbirimize sorarak yol aldık. Hikâyeyi yazarken de hep aklımda bir nakarat dönüyordu. Çocukların tekrara dayalı, müzikli hikâyeleri çok sevdiğini biliyorum. Turna’nın da ortaya çıkardığı esere dair bir şarkısı olmalıydı. Burada da Altın Kitaplar’ın Baş Editörü Hülya Şat çok kıymetli bir destek verdi. Ancak beste yapmak gibi bir yeteneğim yok. Burada da kızımın da piyano öğretmeni olan kıymetli Gözde Yıldız İçöz devreye girdi. Hikayeyi okudu ve harika bir beste yaptı. Şimdi minik okurlardan çok güzel dönüşler ve videolar alıyorum. Kimi bu şarkıyı söylüyor, kimi dans ediyor kimi piyanodan bu şarkıyı çıkarmaya çalışıyor. Bu da Gözde’nin yeteneği ile bizi okura yaklaştırdı. Yaptığım her işte ekibe çok inanırım ve biz iyi bir ekip olduk.
- “Doğru yerde evet doğru yerde hayır diyebilen, hakkını doğru bir üslupla arayan, soran ve merak eden çocuklar için farklı konuları araştırıp, kaleme almaya, çocukların sorularına eğlenceli yanıtlar bulmaya devam etmek niyetindeyim.” Bu ifaden aslında sürekli yazmak istediğini anlıyorum. Yine de son soru klişesi olarak soracağım. Üzerinde çalıştığın yeni projelerin var mı?
– İki yeni projem var. Birinin ön okumasını ve araştırma sürecini tamamladım. Bahsettiğin bu cümle de benim için çok kıymetli. Tam da böyle bir çocukluk ile yetişen yetişkinler hayal ediyorum. Boş öz güvenler değil, merak duygusu yüksek, doğru üslup ve çocukluktaki cesaretten uzaklaşmamış yetişkinlere ihtiyaç var.

Betül Çakıroğlu
Gelibolu’da doğdum ve 2002 yılından bu yana İstanbul’da mimar olarak çalışıyorum. Kızımın doğumundan sonra çocuk kitapları tekrar hayatıma girdi. Yazmayı ve okumayı çok seviyorum. Fantastik kurgular ve mitoloji özel ilgi alanlarım. Göçebe, Karşılaşma ve Ayna Meselesi kolektif öykü kitaplarında öykülerim yayınlandı. Nevzat Süer Sezgin’in Yetişkinler İçin Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Atölyesi’ni bitirdim. Eksi 18 Edebiyat Açık Kürsü platformunda deneme yazılarımı paylaşıyorum. Yine Eksi 18 Edebiyat grubuna ait Kıpırtı Çocuk Dergisi’nde gönüllü olarak çalışmaktayım.

