Kar Fırtınası aralarında 20 yıldan fazla zaman farkı bulunan iki ayrı hikayeyi ortak bir paydada buluşturan bir roman. Kahramanı Rüya Keskin ile dördüncü romanına imza atan Gazeteci-Yazar Sibel Köklü, okuruna sürükleyici bir macera sunuyor. Kar Fırtınası, siyasi bir polisiye roman ama aynı zamanda daha bir çok şey…
NİLGÜN KARATAŞ
Yakın çevremden birinin, arkadaşlarımın kitap çıkarması, hele de yıllardır dost olduğum, üstüne kalemini sevdiğim bir kadının romanını okumak beni çok mutlu eder. Paralel evrenlerden birinde yepyeni bir hikayede buluşmuşuz gibi… Bu benim hayatımda çok sıradışı bir şey değil; çünkü arkadaşlarımın, tanıdıklarımın çoğu yazı insanı. Sibel Köklü de onlardan biri, ama daha da ötesi Sibel benim için özel biri. Bin yıldır falan arkadaşız; yollarımız Hürriyet dergi grubunda kesişti, bir daha da ayrılmadı. Birbirimizi bildiğimizden beri yazarız; haber yazarız, deneme yazarız, roman yazarız, senaryo fikirlerimiz olur onları kaleme alırız. Beğenmeyiz bir daha yazarız. Sibel yazmakla kalmaz bir de romanlarını yayınlar. İyi ki yayınlar; okur olarak hem keyif alırız hem de Türkiye gerçekleri üzerine epey düşünürüz. Şu ana kadar dört tane romanı basıldı, hem de polisiye, hem de kahraman bir kadın gazeteci. Yeni romanı; Kar Fırtınası. Müptela Yayınları’ndan henüz çıktı.
Romanın önce kapağına vuruldum. Karlı bir gün, Beyoğlu, İstiklal Caddesi, Taksim-Tünel arası bir tramvay ve duvarda bir yazı. Bunlar bana, fonda kitapçılardan yükselen bir müzik sesi getiriyor; Adamo, Tombe La Neige (Her Yerde Kar Var) diye çınlıyor kulaklarımda. İnsan polisiye bir romanın kapağına bakıp duygulanır mı? Duygulanır. Kapakta bizim gençliğimiz var…
Bu kadar yoğun duygular altında, “Sibel acilen bu romanı konuşmalıyız’” dedim, sevgili yazarımız “hemen” dedi ve ortaya bu röportaj çıktı. Kitabı okuduysanız da henüz okumadıysanız da bu röportajı okuyabilirsiniz, kesinlikle spolier yok, duygu var, bilgi var, acı-tatlı hikayeler var.
• Sibel bu senin ve Rüya Keskin’in dördüncü kitabı. Sen de bir gazetecisin Rüya’da. Ben ikinizi de yakından tanıyor ve seviyorum, ancak ilk kez tanışacak okurlar için kendini tanıtır mısın?
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum, eski adıyla Basın Yayın Yüksek Okulu… Gazeteciliğe 1993 yılında Milliyet Gazetesi’nde başladım. Rüya’nın doğuşu ise 2004 yılında oldu. O sırada Milliyet haber merkezinde çok yoğun bir şekilde çalışıyordum. Kazalar, depremler, krizler derken bunaldığım bir dönemde ilk kitabımı yazmaya başladım. Gündüz yoğun bir şekilde çalışıyordum ama eve gelince yine bilgisayarın başına geçip bu sefer kendi istediğim şeyleri yazmak, bir tür terapi gibi geliyordu bana… İlk kitap Yalan Dünya böyle ortaya çıktı. Yayınlanması ise 2007 yılını buldu. Çünkü hiçbir yayınevine göndermemiştim. Sonra bir arkadaşımın aracılığıyla götürdüğüm İstiklal Kitabevi kitabı bastı.
• Peki Gazeteci Rüya Keskin kimdir, ne yapıyor? Önceki maceralarında neler yaşadı? Yıllar sonra nasıl oldu da yeni bir macera ile döndü?
Rüya İstanbul’da tek başına yaşayan genç bir kadın gazeteci olarak, bazı haberlerin peşinde koşarken, kendisini bir takım olayların içinde buluyor. Bu olayların peşinde koşarken, haber kaynaklarına ulaşmak ve gerçeği ortaya çıkarmak için de kendine özgü yöntemler kullanıyor. Sonuca hızlı bir şekilde ulaşmayı seviyor, acelecilik kanında var…
İkinci kitabım Geçmişe Kapanan Kapılar 2010, üçüncüsü Aşka Vakit Yok ise 2014 yılında yayınlandı. Rüya Keskin’in geri dönüşü ise kolay olmadı. Aradan yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra Kar Fırtınası ile geri döndü.
• Rüya Keskin’in önceki maceralarını okumamış olan polisiye severler, direkt bu kitaptan başlayabilirler mi? Kitapların için bir okunma sırası önerisinde bulunur musun?
Evet tabi başlayabilirler. Sonuçta her kitap başlı başına bir hikaye ve yeni bir macera… Yine de okumaya ilk kitaptan başlamalarını öneririm. Böylece karakterin gelişimini de izleyebilirler.
• Kitap Yüzbaşı Volkan’ın rüyası ile başlıyor, birkaç sayfa sonra da Rüya’nın arkadaşı Ertekin’le buluşmasını, Ertekin’in bir arkadaşının basılması için yardımcı olmasını rica ettiği kitabın notlarını okumaya başlıyoruz. Daha ilk sayfalardan anlıyoruz ki; paralel giden iki kurgu okuyacağız. İki farklı okuma keyfi veren bu iki ayrı kurgu nasıl bir araya geldi?
Oldum olası bu tür, iki farklı kanaldan akan hikayeleri sevmişimdir. Kar Fırtınası ise aralarında 20 yıldan fazla zaman farkı bulunan iki ayrı hikayeyi ortak bir paydada buluşturma çabası diyebilirim. Zor ve meşakkatli bir süreç oldu.
• Kar Fırtınası çok karakterli ve çok olaylı bir roman. Aynı zamanda birçok gerçek olaya da atıf var. Bir gazeteci ve bir yazar olarak kurgu ile gerçeği çok güzel bir araya getirdiğini düşünüyorum. Burada Rüya Keskin’in de gazeteci olması da çok önemli.
Evet çok fazla karakter ve olay olduğu doğru. Okuyucu için kolay bir kitap olduğu söylenemez. Yine de kitabın başında biraz sabırlı davranan okur, çok hızlı bir şekilde akan hikayeyi takip etmekte zorluk çekmeyecektir. Zaten her kitap öyle değil midir? Elinize yeni bir kitap aldığınızda, kitap sizi sarana kadar başlarda biraz anlamaya çalışır, sonra kendinizi kaptırır gidersiniz. Kar Fırtınası sürükleyici öyküsü ve akıcı diliyle zaten bunu vadediyor.
• Bir yazar olarak sizin romanlarınızda gerçekler kurguyu ne kadar besliyor? Türkiye’de yaşamak yazar olarak kalemine nasıl yansıyor?
Türkiye’de maalesef gerçekler kurguyu aşıyor. Öyle şeylerle karşılaşıyorsunuz ki bazen, bunu yazsam kimse inanmaz diyorsunuz. ‘Yok artık, bu kadar da olmaz’ diyeceğiniz bir sürü şey oluyor her gün… Türkiye bu anlamda bir yazara bol malzeme sunan bir ülke. Öte yandan Türkiye’de yaşamak her şeye ekonomik ve politik olarak bakmanıza neden oluyor. Bu çerçeveden bakınca da çiçek böcekli şeyler yazamıyorsunuz ne yazık ki. Bazı şeyleri kendinize dert ediniyorsunuz. Zaten derdi tasası olan insan yazar. Yani anlatacak bir hikayesi olan, içinde tutamadığı şeyler olan ve bunları paylaşmak isteyen…
• Sibelciğim, en önemli sorumu en sona sakladım. Bu kitabın çok çok anlamlı bir yanı daha var; Gazeteci Nuh Köklü’ye daha kapaktan selam gönderiyor olman. Nuh bizim meslektaşımızdı ancak senin 18 yıllık hayat arkadaşındı, ilk gençlik yıllarındaki yoldaşındı. Nuh’u maalesef “kartopu cinayeti” diye tarihe geçen elim bir olayda kaybettik. Kitabın kapağında, Nuh’un son sözleri olarak “Keşke Rüya Olsa” ifadesini görünce, bu romanda ondan da izler bulacağımı düşünerek okudum. Bu kitabın Nuh ile olan bağlantısını senden dinlemek isterim, Kar Fırtına’sının bu yönünü de bizlerle paylaşır mısın?
Evet Kar Fırtınası bu anlamda özel bir kitap. Bu yönüyle de ilgiyi hak ediyor çünkü bu kitabın bir hikayesi var. Şöyle ki bu kitap aslında kayıptı. Yaklaşık 20 yıl sonra tesadüfen bulundu ve tamamlandı.
Nuh’un ölümünden yaklaşık üç yıl sonra bir arkadaşımız aradı ve mail box’ıtemizlerken eski maillerin arasında Nuh’tan gelen bir kitap taslağı bulduğunu söyledi. Yaklaşık 20 yıl önce Nuh bir kitap yazmaya başlamıştı ancak çeşitli sebeplerden ötürü bu kitap yarım kaldı, tamamlanamadı. Eve giren hırsız bilgisayarları götürünce elimizde bu da kalmamıştı. Ertekin bana yarım kalan kitabın notlarını gönderdi ve tamamlamamı istedi. Ben de bunu korkunç bir cinayetle hayattan koparılan bir insanın anısına karşı son bir görev olarak düşündüm.
Yarım kalmış bu kitap; başına yer, tarih ve saat notları düşülen bölümlerle birbirinden ayrılan, farklı karakterler ve hikayelerdenoluşan, Türkiye’nin yakın dönem siyasi panoramasının toplumun farklı kesimleri üzerinden akıp gittiği bir romanın notlarıydı.
Öncelikle fazla karakterleri eledim ve yoluma devem edebileceğim ana karakterleri seçtim. Nuh’un başladığı hikayeyi geliştirip bir sonuca bağlamaya çalışırken, günümüzde geçen kendi hikayemi kurguladım. Yani iki ayrı dönemi anlatan, birbirine paralel olarak ilerleyen iki farklı hikayeyi ortak bir paydada buluşturmaya çalıştım. Kendi hikayemi daha önce yayınlanan üç kitabımda olduğu gibi gazeteci Rüya Keskin karakteri üzerinden yürütmeye çalıştım. İki hikayeyiortak bir paydada buluşturmaya çalıştım. Ne kadar başardım, kararı okuyucu verecektir zaten…
• Sibelciğim yazıyla her zaman iç içe olduğunu bilerek yeni romanlarını bekliyorum. Rüya Keskin’in maceraları devam edecek mi?
Polisiye devam eder büyük ihtimal ama başka bir karakter üzerinden… Şimdilik bu Rüya’nın son macerası gibi görünüyor. Şu anda üzerinde çalıştığım kitap farklı bir tür. Tarihe olan merakım nedeniyle, bir dönem hikayesiüzerinde çalışıyorum. Bakalım, zaman ne gösterecek?
- Kar Fırtınası’na kapıldık şu ara, yeni romanını da merakla bekliyoruz...
H. Nilgün Karataş
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden “gazetecilik yapmayacağım” diyerek mezun oldum ve yıllarca Milliyet, Dünya, Günaydın, Akşam, BusinessWeek Dergisi, Para Dergisi ve Hürriyet Gazetesi’nde “çok severek” çalıştım. Uzmanlık alanım ekonomi gazeteciliği olmasına karşın kitaplar ve filmler beni her zaman büyüledi, hayatı onlar üzerinden çözümlemeyi sevdim. Halen iletişim sektöründe çalışıp, Suare Dergi için yazarken öykü, roman ve senaryo çalışmalarımı da sürdürüyorum. Bu arada ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü öğrencisiyim.