Zamanın ruhuna özel temaları ve “Aylık ilham kaynağı” mottosuyla yola çıkan SuareMag, ilk sayısı ile okurlarına merhaba dedi. “Düşler ve Uyanışlar” temasını farklı bakış açılarıyla ele alan yazarlarının yanı sıra SuareMag, edebiyattan sinemaya, fotoğraftan resime sanatın farklı disiplinlerinde aynı arayışın izini sürüyor.
SuareMag’ın Nisan ayı sayısında “Düşler ve Uyanışlar” üzerine birbirinden farklı içerikler bulacak; belleğin kırılma anlarından gerçeğin savruluşuna, hatırlamanın ağırlığından zihinsel direnişe farklı okumalar yapacaksınız. Elbette, edebiyattan filmlere sanatın farklı disiplinlerinde üretilen hikayeler eşliğinde.
Hakan Akdoğan, düşlerin bilinirliğinden -ya da bilinemezliğinden- yola çıkarak, akışkanlığın kayganlığı, kayganlığın boyun eğişi gibi kavramlarla zihnimizi zorlayan, bir değil birçok kez okunacak “Yaralanabilirlik Bilgisi” paylaşıyor.
Nilgün Karataş, roman karakterleri kadınlar üzerinden patriarkayı sorguladığı yazısında “Ama Farecik, Yalnız Değilsin!” diyerek, ünlü yazar John Steinbeck’e kafa tutma cüretinde bulunuyor.
Tuba Ayşe Özgür, Carl Rogers’ın hümanist yaklaşımından yola çıkarak, “öteki” kavramını irdelediği yazısında uyum korosunun aksine farklı notaya basanları “Ötekileştirmenin Uyanışı” başlığı altında anlatıyor.
Arzu Kurt, bir Rüya Atlası oluşturmak için okuruna “Kurgu Düşler Peşinde Dünyayı Dolaşmak” vaadinde bulunurken, İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası eşliğinde ilk ayolculuğa da çıkarıyor.
Demet Çaltepe, iki farklı küçürek öykü sunuyor SuareMag okurlarına. Yazarın “Kabus” ve “Taş” öyküleriyle bir an önce uyanmak için çabalamayı bırakıp, metaforları çözmeye çalışmanız gerekecek.
Benan Bilek, Sadık Hidayet’ten Freud’a kadar andığı “Öf -Yazamayan Hasedi”- başlıklı öyküsünde kitap alışverişlerimizden okuma alışkanlıklarımıza kadar ilginç gözlemlerini paylaşırken hiciv konusundaki ustalığını gösteriyor.
Zeynep Tezel, doğum ile ölüm arasındaki içsel bir mücadeleyi anlattığı “Uyanış” yazısında Derridan Borges’e, Nietzche’den Frankl’a pek çok düşünürü yanına alarak aklımızın kıvrımlarında dolaşıyor.
Elif Özge Karakaya bir film karakterini yanına alıp, kurgu kentler arasında rotasız izler çizerken “Amélie ve Calviono’nun Kentleri” yazısıyla okurunu farklı bir dünyada dolaştırıyor.
Alperhan Benlioğlu korku, gerilim ve gizem sever okuru köşesine davet ederken “Bir baba, bir oğul büyütürken…” başlıklı yazısının finaliyle ters köşe yapıyor.
Emel Altuntaş, bahar, düş, umut, acı, tefekkür, özgürlük gibi bir çok temayı barındıran “Düş, Düşüş, Uyanış” yazısı ile Yunan ve Türk mitolojisinden Kant’a uzanan bir fikir cambazlığı yapıyor.
Gönül Yasemin Ölmez, bir melengeç ağacının dibine oturup gelip geçerleri seyrederken küçük bir kızın hatıralarını paylaşıyor, “Bizim Mahalle” adlı öyküsünde, bir ihtimal daha olduğunu umarak.
Betül Çakıroğlu, çocuklar -aslında ebeveynler- için kaleme aldığı yazısında “Çok Uzaklardaki Bir Periye Ağıt“ yakıyor, çocuklar hem şiiri hem de mitolojiyi sevsin diye.
Kenan Doğru, bir modern zaman dervişinin ruhuyla tanıştığımız “İki’den Bir Olmak” yazısında bizi “küçük, büyük” bir hikayenin içine çekiyor, tuhaf bir biçimde.
Ebru Eren, ne olduğunu bilmediği bir suçun bedelini ev hapsiyle ödeyen karakterinin “Merdiven” adlı öyküsüyle okurunu derin bir aydınlanmanın ilk basamaklarına çıkartıyor ve orada öylece bırakıyor.
Eda Büyükçapar, bir kentten ve bir kitaptan aldığı ilhamla “Geçmiş Zamanda Düşsel Bir Yolculuk: İstanbul’un Yansımaları” yazısıyla şiirden öyküler dünyasınına davet ediyor bizi.
Zeynep Pınarbaşı, henüz acısı çok taze bir kaybın ardından “Bu Sabah Babamla Ölümden Yaşama Uyandım” diyor ve yas sürecinde yaşanan tüm duyguları içimizde hissettiriyor.
Sevin Bayrı, bir metropol insanının sıkışmışlığını yansıttığı “Antroposen Çağı” adlı yazısında inceden inceye tüketim toplumu eleştirisi yaparken iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırtıyor.
İsmail Akman, mekanikleşen insanın sahte aydınlamalarını “Yeni Metin Belgesi”inde kayda alırken, okuru önce bilinçli bir belirsizlik içinde bırakıp, ardından sorgulamaya ve meydan okumaya çağırıyor.
Funda Torunlar, değirmenlerde öğütülüp, kaynar kazanlarda kaynatıldıktan sonra ancak kavuşulan şansı “Uyanan Düş” olarak aktarırken, yazının içinde paralel akan öyküde bir kadının hayatını özetliyor.
SuareMag’ın bu sayısına katkıda bulunan Belgin Ulutay, “Hükümsüz Hükümlü” ile dispotik bir boyuttaki bizi bize anlatıyormuş gibi hissetmemizi sağlarken, Kadir Horzum, Tanpınar’ın Mahur Beste‘sini dilin estetik yönleri ve psikanalitik bakış açısı ile irdeliyor.
Sinan Cem Çamözü, bir animasyon film olan Paprika‘da teknoloji sayesinde rüyalar ile gerçekliğin iç içe geçtiği bir dünyadan söz ediyor. Melis Melek, James Joyse severleri Dublin sokaklarında gezintiye çıkarıyor.
SuareMag sadece yazıları ile değil, farklı disiplinlerden seçtiği içerikleri ile de ayın temasını işliyor. Fotoğraf Sanatçısı Nihal Gündüz‘ün ‘Otoportre‘si, Redon‘un mistik ve simgesel eseri “Göz“, Goya‘nın eşsiz gravürü “Uyanan Canavarlar”ı, İlk Sayfası, Okuma Parçası, Diyaloglar, Kitaplar, Filmler, Alıntılar, Ayın Tavsiyeleri derken dopdolu bir SuareMag sizi bekliyor.
Bundan böyle her ayın ilk haftası sizlerle buluşacak olan SuareMag, disiplinlerarası bir kültür sanat yayını olmayı, siz değerli okurlarının içerik katkıları ve önerileriyle çoğulcu bir komünite olmayı hedefliyor.
Üretiyor, paylaşıyor ve başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Keyifli okumalar.
SuareMag
suare@suaremag.com.tr


