Avrupa’nın yaşayan en önemli düşünürlerinden Georges Didi-Huberman’ın “Duyulur Kılmak” adlı kitabı, Ketebe Yayınları’ndan Murat Erşen çevirisiyle okuyucuyla buluştu. Huberman bu kitabıyla var olan toplumsal düzende “görünmez” bir pozisyonda bulunan insanların “görünür” olma çabasına, toplum tarafından sesleri duyulmayan, yüzleri görülmeyenlerin radarımıza nasıl girebileceğine dair kafa patlatıyor.
BURAK SOYER
Georges Didi-Huberman 1953 yılında Fransa’nın Saint-Etienne kentinde doğmuş. 1990 yılından bugüne Paris’te bulunan Ecoledes Hautes Etudes en Sciences Sociaest’te birçok farklı alanda dersler veren Huberman, bunun dışında Centre Pompidou’daki “L’Empriente” de dahil olmak üzere çok çeşitli sergilerin küratörlüğünü yapmış. Özellikle etik, politika ve sembolik boyutları açısından çağdaş kültürde imgelerin kullanımları ve anlamları hakkında yaptığı çalışmalarla bilinen yazarın, imgelerin tarihi ve teorisi üzerine yazdığı elliden fazla çalışması bulunuyor.
“Kabuklar”, “Grizunun Kokusunu Almak”, “Ateşböceklerinin Var Kalma Mücadelesi” gibi kitapları Türkçeye de çevrilen 2015 yılının Adorno Ödülü’nün sahibi George Didi-Huberman’ın kaleme aldığı “Duyulur Kılmak”, Ketebe Yayınları’ndan Murat Erşen çevirisiyle okuyucuyla buluştu. Bu kitabında Huberman, var olan toplumsal düzende “görünmez” bir pozisyonda bulunan insanların “görünür” olma çabasına, bunun için mevcut imkânlara odaklanan “Duyulur Kılmak”, toplum tarafından sesleri duyulmayan, yüzleri görülmeyenlerin radarımıza nasıl girebileceğine dair kafa patlatıyor.
Halk yoktur, halklar vardır!
Dört bölüme ayrılan kitabın birinci bölümünde Huberman, “halk” diye bir kavramın olmadığını, ancak sadece insanlardan oluşmayan, insanlarla beraber, hayvanların, erkeklerin, dişilerin, tanrıların, kabilelerin oluşturduğu “halklar”ın var olduğunu belirterek söze başlıyor. Bu durumu “Aynı nüfus içinde (toplumsal ve zihinsel iç) bile ancak birlikte yaşayan halklar söz konusudur,” şeklinde açıklayan Huberman, bahsettiği halkların “görünür olma” imkânını Carl Schmitt’te aldığı referansla ancak bir “temsil” biçiminde ortaya çıkacağının, böyle bir durumun da “en üst ‘önderlik’ olarak sunulan iktidarın temsilini alkışlamak”tan öteye gidemeyeceğini savunuyor.
İkinci bölümde halkların görünürlüğünü diyalektik imgeler aracılığıyla inceleyen Huberman, bu defa Pierre Rosanvallon’na sırtını yaslayarak “halk” kavramının “hayali” bir olgu olduğunu ileri sürüyor.
“Beden, duyumları, duyguları ve algıları alan kısımdır”
Üçüncü bölümde, “heterotopyaları” görünür kılmaya değinen George Didi-Huberman, burada Michel de Certeau, Michel Foucault ve Arlette Farge’nin eserlerinden yararlanarak tarihin, “görünür olmayla” ilişkisine değiniyor ve Farge’nin şu görüşünü destekleyen ifadelerle konuyu aktarıyor:
Son bölümdeyse duyulur kılmayı bir yaklaşım, belgelemeyle merkezine alan Huberman, buradaki asıl meselenin, dünya deneyimini söze dökerek bu bilincin dünyaya kaçışını göstermek olduğunu belirtiyor ve bütün bir konuyu şu sözlerle özetliyor:
Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.