Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Tiffany’de Kahvaltı: Lüks tutkusu, maskeler ve kimlikler
    Film

    Tiffany’de Kahvaltı: Lüks tutkusu, maskeler ve kimlikler

    NİLGÜN KARATAŞ İLE KURGU DÜNYASI
    Aralık 27, 2023Yorum yapılmamış8 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Tiffany’de Kahvaltı denilince, akla hemen ikonik güzelliğiyle Audrey Hepburn ve Hollywood’un altın çağlarından kalma romantik komedi film gelir. Holly karakteriyle sinemaseverlerin gönlünde taht kuran bu film, aslında aşk hikayesinden daha fazlasını barındıran bir roman uyarlamasıdır. Yazar Truman Capote, Tiffany’de Kahvaltı adlı novella’sında Holly’nin lüks tutkusu üzerinden maskelediğimiz kimliklerimizi, gerçek benliklerimizi irdeler. Hatta bildiğini okuyan Holly ile cinsiyetçi toplumsal baskılara nazikçe meydan okur. İlk bakışta sadece “eğlenceli” görünen bir hikayeyi, yeni bir bakış açısıyla okumak ve izlemek ister misiniz?

    NİLGÜN KARATAŞ

    Tiffany’de Kahvaltı (özgün adıyla Breakfast at Tiffany’s) denilince herkes gibi aklıma ilk gelen Audrey Hepburn olur. Holly Golightly karakteri öyle yakışmıştır ki güzel aktriste, onu hep öyle hatırlatırız. Meşhur siyah elbisesi, upuzun sigaralığı, boynundaki gösterişli gerdanlığı, kısacık kâkülleri ve havalı topuzuyla bir moda ikonu olarak zihnimize yerleşen kadın aslında Audrey değil, Holly’dir.  İsterseniz Audrey Hepburn’un 1954’te “Roman Holiday” ile kazandığı Oscar görsellerine bakın, oradaki kısacık saçlı güzel kadının Holly ile alakası yoktur.

    Bazı karakterler var ki ünü yazarını geçiyor. Holly de öyle bir karakter. Tiffany’de Kahvaltı’da da film kitaptan, Holly de yaratıcısı Truman Capote’den önce hatırlanıyor. Kendimden biliyorum… Tiffany’de Kahvaltı’yı çocukluğumda izlemiş olsam da Truman Capote’yi yazar olarak keşfetmem çok sonraki yıllara rastlar, hayranlığım ise 2005 yılında, yine bir kitap uyarlaması olan başka bir film sayesinde oldu. O yıl yazar Gerald Clarke tarafından kaleme alınan Truman Capote biyografisini, yönetmen Bennett Miller sinemaya uyarladı ve ortaya çok etkileyici bir film çıktı.Tabii bunda yazarı canlandıran Philip Seymour Hoffman’ın çok büyük payı var. Zaten Hoffman da, Truman Capote performansıyla o yıl En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülünü kazanmıştı.

    Bir başka yazının konusu olabilecek bu film beni o kadar çok etkilemiş ve Capote’yi o kadar çok merak etmiştim ki; hemen her ikisi de Sel Yayınları’ndan Türkçe’ye kazandırılan Tiffany’de Kahvaltı ve biyografi filmine konu olan Soğukkanlılıkla kitabını okuyuvermiştim. 20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en önemli eserlerinden Soğukkanlılıkla’yı başka bir yazının konusu yapmak üzere Tiffany’de Kahvaltı romanına, daha doğrusu novella’ya dönmek istiyorum.

    Öncelikle söylemeliyim ki keyifle okunan, keyifle izlenen ve ilk izlenimden çok daha derin anlamlar taşıyan bir eser Tiffany’de Kahvaltı. Meral Alakuş’un çevirisiyle yayınlanan kitabın tanıtım yazısı da şöyle:

    1940’lı yılların New York’unda hareketli cemiyet hayatı öğleden sonra barlarda içilen martinilerle başlar, Tiffany’de edilen şampanyalı kahvaltılarla son bulurdu.

    Bu renkli hayatın ilginç simalarından Holly Golightly, küçük dairesinde erkek arkadaşları için verdiği ev partileri ile dikkat çekiyordu. Görünüşte eğlenceli ama yüzeysel bir hayat süren Holly’nin yaşamı çözülmeyi bekleyen sırlarla doluydu. Genç bir yazar adayı ise bu sırları çözmek için çoktan yola çıkmıştı bile…

    Truman Capote, bir klasik haline gelen bu uzun öyküsünü 1958 yılında yazmış ve büyük bir başarı da elde etmiş. Hikayenin ana karakteri Holly, yaşam tarzıyla yüzeysel biri gibi görünüyor. Bir yazar olan anlatıcı Fred karakteri üzerinden akan romanın başlıca temalarının yalnızlık ve aidiyetsizlik olduğunu keşfettiğiniz anda, Holly’nin aslında ne kadar karmaşık bir karakter olduğunu anlıyorsunuz. Özgür ruhlu, gizemli ve çekici bir kadın olan Holly, Tiffany’s mağazasının vitrinine bakarak kruvasanını yiyip, kahvesini içerek geçiştirdiği kahvaltı alışkanlığı, onun yaşama bakışının görünen kısmı.  Bu noktadan sonra sadece bir kadının lüks tutkusunu değil, insanların maskeli kimlikleri ile gerçek benlikleri arasında uçurumlar olabileceğini görebiliriz.

    Holly ile Hürmüz’ün ‘acıklı’ benzerliği

    Holy bizim Hürmüz’ü hatırlatır biraz da… Truman Capote’nin 1958’de yazdığı Holly ile Sadık Şendil’in 1962 yılında yazdığı tiyatro oyununa ve Ezel Akay’ın yönettiği 2009 yapımı filme konu olan Yedi Kocalı Hürmüz’ü benzeştiriyorum. Delifişek görünen ama bir o kadar da duygusal iki kadın karakter. Hayalindeki hayat için zengin adamları kullanan, daha doğrusu gönül ilişkisi yaşıyormuş gibi yapan ancak bir türlü aradığı mutluluğu bulamayan kadınların temsilcisi ikisi de. Holly de, Hürmüz de komik gibi görünen yaşantılarına karşın içlerinde acıklı hikayeler barındırır.

    Zaten Capote’nin ironi ve mizah barındıran dili yaptığı tahlillerle “Breakfast at Tiffany’s”i sadece bir romantik komedi olmaktan çıkarır. Yazar sadece o dönemin New York’unu değil, kapitalist çağın her döneminde yaşayan insanların profilini incelikle sunar. Kitabı okumayan, filmi izlemeyenler için spolier vermemeye gayret ederek bazı metaforlara değinmek istiyorum. Her yazar gibi Capote de karakterlerinin psikolojisini, duygusal durumlarını, yaşamlarını ele alırken bazı simgeler kullanıyor. Bu noktalara dikkat edersek Capote’nin anlattığını ve anlatmak istediklerini daha net okuyabiliriz diye düşünüyorum.

    ‘Ürün yerleştirme’ değil lüksün simgesi

    Hollywood ve reklamcılar ‘ürün yerleştirme’ hilesini 1920’lerde keşfetmiş olsa da, Capote’nin bir markayı hikayesinin adına vermek için kimseden para aldığını sanmıyorum. Evet kitap ve elbette film, ünlü mücevher markası Tiffany & Co. için harika bir reklam aracına dönüşmüş durumda, ki marka yıllardır bunun ekmeğini yemekten çekinmiyor. Bunun araştırmasını yapmadım ama yazarın bu markayı tamamen metafor olarak kullandığını düşünüyorum.  Tiffany bu hikayede zenginliğin, lüksün, özlem duyulan başka bir yaşam tarzının simgesidir. Holly Golightly’nin hayallerinin somut halidir Tiffany’i. Bir anlamda rahat, zengin ve istikrarlı -evet istikrarlı- bir hayat arayışının temsilcisi.

    Filmde dikkat etmemiz gereken bir karakter daha var; o da kedi.  Holly’nin güçlü bir bağ kurduğu kedisinin adı “Cat” yani “Kedi”, yani hem adı konmuş hem de adı konmamış biri. Romanda Capote,  Holly’nin kedisiyle olan ilişkisi üzerinden içsel çatışmalarını, duygusal karmaşıklıklarını anlatmaya çalışırken, kahramanımızın duygusallığını, kırılganlığını da gözler önüne serer.

    Holly ‘özgür kadın’ arketipi olabilir mi?

    Bu arada bambaşka biri olarak tarif edilse de Holly, tüm aşırılıklarına karşın romanda “özgür kadın” arketipidir. 20 yaşındaki Holly Golightly, romanın yazıldığı yıllar düşünülürse pek çok kadının aksine canının istediği gibi yaşar, ancak birçokları tarafından bu özgürlük kısıtlanmaya çalışılır.  Mesela, komşu Madame Sapphia Spanella, Holly’nin yaşam tarzından rahatsız olduğu için sık sık polisi aramakla tehdit eder. Holly’nin yaşamına müdahale edenleri savuşturma becerisine de özel bir anlam yükleyebiliriz. Capote, Tiffany’de Kahvaltı ile kadınları belli kalıplara sokup, ataerkil beklentilere uymasını isteyen toplumsal cinsiyet dinamiklerine de meydan okumuş diyebiliriz. Bu pencereden bakınca Holly, tam da ‘özgür kadın’ arketipine uymuyor mu?

    Holly’nin kimden esinlendiği konusu bir zamanlar çok konuşulmuş tabi, Truman Capote’nin arkadaşı Marily Monroe’dan ilham aldığını söyleyenler olmuş. Ancak Capote, bu konuda “parlamak için büyük şehre gelen, ancak sönüp giden genç kızları anonimlikten kurtarmak” istediğini söylemiş. Yani Holly tek bir kadını değil, içinde bir çok kadını barındıran bir kahraman. Ayrıca Capote’nin, Marilyn Monroe için “Güzel Bir Çocuk – A Beautiful Child” adında başka bir kitabı var.

    Tiffany’e dönecek olursak hikayenin daha fazla detaylarına girmeden, biraz da filmden söz etmek istiyorum. Geçişi ise Holly’nin sözleriyle yapalım.

    Bu hayatta zengin ve ünlü biri olmayı istemezdim demiyorum. Bu benim planlarımda var ve günün birinde bunu başaracağımı da umuyorum. Fakat böyle olsa bile benliğimin peşim sıra gelmesini isterdim. Güzel bir sabah uyanıp da Tiffany’de kahvaltı ettiğim zaman bile yine kendim olmak isterim.

    Tiffany’de Kahvaltı Hollywood tarihinin önemli filmlerinden biri. Roman 1961 yılında yönetmen Blake Edwards tarafından beyaz perdeye uyarlandı. Audrey Hepburn’ün Holly Golightly olarak canlandırdığı karakterle özdeşleşen filmi, iki aşığı anlatan bir romantik komedi olarak da izleyebilirsiniz, kitaptan izler arayarak da…

    Çılgınlar Kraliçesi ve Beyazperde farkı

    Türkiye’de ilk kez “Çılgınlar Kraliçesi” adıyla 1963’te gösterilen, sonraki yıllarda TRT sayesinde kitlelere ulaşan “Breakfast at Tiffany’s” filminin kitaba pek sadık kaldığı söylenemez. Film, Truman Capote’un aynı adlı romanından uyarlanmış olsa da, bazı önemli değişiklikler içerir. Hollywood’un altın çağına damgasını vuran bu film, romanın temel öğelerini korurken, özgün bir yorum da sunar.

    Kitap ve film arasında en önemli farklardan biri, romanın tonu ve atmosferiyle film arasındaki farklılıklar olması. Roman, daha derinlemesine bir karakter analizi ve toplumsal eleştiri içerirken, film daha çok romantik-komedi unsurlarına odaklanıyor.

    Filmin yönetmeni Blake Edwards, romanın bazı karakterlerini değiştirmiş veya kaldırmış. Holly karakteri bile filmde daha naif ve romantik bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Filmde Audrey Hepburn’ün performansı, karakterin çekiciliğini ustaca yansıtırken, karmaşıklığını da kısmen yansıtıyor. Romanda Fred, anlatıcısı ve yazar kimliği ile çok önemli bir figür. Ancak filmin senaryosunda, bu karakterin rolü değişmekle kalmıyor,  George Peppard’ın canlandırdığı Paul Varjak adında başka bir yazara dönüşüyor.

    Bu arada film zamanında eleştirmenler arasında bazı tartışmalara da yol açmış. Özellikle Mickey Rooney’nin canlandırdığı Mr. Yunioshi karakteri, zamanla eleştirilere maruz kalmış ve kültürel duyarlılık açısından sorgulanmış. Bu karakter kitapta yer alsa da filmde o kadar karikatürize ediliyor ki; Mr. Yunioshi üzerinden Asyalıların aşağılayıcı bir şekilde tasvir edildiğini söyleyenlere hak veriyorsunuz. Gerçekten de dikkatli baktığınızda ırkçı bir yaklaşım sezebilirsiniz; hatta o yılların Amerika’sına gidip, Uzakdoğu’dan gelen göçmenleri düşünürseniz buradan bir tez konusu bile çıkar. Ancak şunu söyleyebilirim ki; kitapta bir Japon fotoğrafçı var ama o kesinlikle Mick Rooney’in canlandırdığı kişi değil! Yani Capote bu konuda masum.

    Fonda unutulmaz “Moon River” şarkısı

    Breakfast at Tiffany’s görsel şöleni, unutulmaz performansları ve unutulmaz müziğiyle sinema tarihinde kendine sağlam bir yer edinmiş filmlerden biri. Filmde bizzat Audrey Hepburn tarafından seslendirilen Moon River adlı duygusal romantik şarkı bol ödüllü besteci Henry Mancini’ye ait, sözlerini de Johnny Mercer yazmış. Bu şarkı Mancini ve Mercer’a hem Oscad hem de Grammy ödülünü kazandırmış.

    Bu arada yazının sonuna gelmişken en büyük spolier’ı da vereyim: Romanın sonu, filmdeki gibi değil. Filmde daha romantik mutlu son tercih edilmiş. Kitapta zaten Holly ve Fred arasındaki ilişki çok daha karmaşık. Ayrıca filmde Holly’nin geçmişine, çocukluk yıllarına, yaşadığı zorluklara pek değinilmiyor. Holly’i daha yakından tanımak isterseniz kitabı okumanız gerekiyor.

    Tabi bu değişiklikler filme değerinden bir şey kaybettirmiyor, hele de üzerinden bunca zaman geçmişken. Sinema ve edebiyatın dinamiklerinin farklı olması her zaman, bir eserin tıpatıp anlamını mümkün kılmıyor. Ben önce filmi izleyip, sonra kitabı okumuştum. Tiffany’de Kahvaltı ile ilk kez tanıyacaklara tavsiyem, önce kitabı okumaları, daha sonra filmi izlemeleridir. Tersini yapsanız bile aynı keyfi alacağınıza eminim…

    H. Nilgün Karataş

    Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden “gazetecilik yapmayacağım” diyerek mezun oldum ve yıllarca Milliyet, Dünya, Günaydın, Akşam, BusinessWeek Dergisi, Para Dergisi ve Hürriyet Gazetesi’nde “çok severek” çalıştım. Uzmanlık alanım ekonomi gazeteciliği olmasına karşın kitaplar ve filmler beni her zaman büyüledi, hayatı onlar üzerinden çözümlemeyi sevdim. Hep yazdım, çok yazdım; ilk yayımlanan romanım Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar oldu, Halen Suare Dergi, Bianet, Distopya ve Yeni Sinema Dergisi için yazarken öykü, roman ve senaryo çalışmalarımı da sürdürüyorum. Bu arada ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü öğrencisiyim.

    YAZARIN TÜM YAZILARI
    yazar

    Related Posts

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    KÖPÜĞÜN HAFIZASI 

    Aralık 1, 2025 Hakan Akdoğan

    UĞULTUYLA YAŞAMAK

    Aralık 1, 2025 Mualla Çelik Hıdıroğlu

    Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

    Aralık 1, 2025 Makale
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Vizyona giren ‘Zavallılar’ 11 dalda Oscar’a aday

    Şubat 9, 2024 Film

    İTEF İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali 15. kez kapılarını açtı

    Eylül 24, 2023 Edebiyat

    Kar Fırtınası: İki ayrı hikayenin 20 yıl arayla bir romanda buluşması

    Haziran 8, 2024 Kitap
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.