Close Menu
    Son Eklenenler

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » İKİNCİ GÖÇ
    Melek Toksoy

    İKİNCİ GÖÇ

    Ekim 1, 2025Yorum yapılmamış8 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Melek Toksoy

    Evlat edinilmiş çocuklar da köklerini ararlar. Özellikle yuvalarından alınıp bir daha dönmemecesine götürülmüşlerse. Bu, gerçeği karanlığa gömüp bambaşka diyarlara taşınan diğer bir değişle kaçarcasına giden ailelerde daha çok gelişen bir durumdur. Çocuk bir nevi göç ettirilmiştir ve gerçek saklanacaktır.

    Bizim buralarda onlarca yıl önce; memur olarak gelen, çocukları olmayan aileler; devrin şehirle köy arasındaki derin uçurumunun kattığı imkansızlıkları da hesaba katarsak, çok çocuklu ailelerden evlât alıp götürülen pek çok örnekler vardır. İnsan doğası, biyolojisi, ne kadar saklanırsa saklansın o gerçeği hisseder. Şayet yeni aile donanımlı ise, çocuğun hissetmesiyle, bunu dile getirmesine izin verir ve gerekli açıklamayı kabulleneceği şekle sokarak anlatır. Ya da zaten kendileri zamanı gelince anlatacaklardır. Her iki durumda evlâtlarının merak edeceği köklerini araştırmasına eşlik ederler. Ama herkes öyle değildir. Kimisi bir ömür konuşmaz -konuşulmasına izin vermez- Çocuğun karşısında sessizce oturur, ısrarla susarlar.

    O evlâtlar ise her durumda, vakti gelince bir dedektif gibi gerçeğini yani merak ettiği köklerinin izine düşer. Çünkü gerçek devasa boyuttadır, korkutur ama onu yok sayamaz. Bu gerçek tamamen saklanmış da diyemeyiz, zira zamanında kulağına üflenen ninnilerin kokularla sarıldığı rüyalarında saklanmış ara ara kendini hissettirmiş olabilir.

    Bahadır’ın hikayesinde olduğu gibi. Şöyle ki; Bostanın ortasında çelimsiz bir çocuk, ayakları çıplak, kapısından ona doğru yürüyen kocaman bir dana! Gözleri korkudan yüzünü kaplayan çocuğun bağırma sesi gökyüzüne yankılanır. O gün Bahadır yine ter içinde uyandı. Bu rüyayı arada görüyor ama çocuğun yüzünü seçemiyordu. Annesi tam kahvaltıya çağırıyordu ki oğlunun perişan halini fark etti:
    “Oğlum, ne oldu yavrum?”
    “Ara ara hep aynı rüyayı görüyorum, kabus desem daha doğru olur” Lafını bitirmişti ki, annesinin alnını silmesine güldü.
    “Anne ya, koca adam oldum, bırak şu bebek muamelesini lütfen!”
    “Anlatsana, ne rüyası bu böyle seni terle uyandırıyor?” Anlattı Bahadır. Annesi ağzı açık endişeli bakışlarla süzdü oğlunu. Düşünceliydi:
    “Allah Allah, bu bana bir ninniyi hatırlattı. Ama sana hiç fısıldamadığım bir ninni,”
    diye mırıldandı.
    “Çık annem sen, geliyorum kahvaltıya.”


    Bahadır, X şehrinde kalburüstü bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldiğini sanıyordu. Ailesinden yeterli sevgi ve güven duygusu alarak büyümüş, iyi eğitim almış bir gençti. Gençlik çağına yaklaştıkça fiziken kendinin aile ve akrabalarından farklı olduğunu gözlemledi. Kızıl saçları, uzun burnu ile aile içinde kimseye benzemiyordu. Beden dili de öyleydi. Yani yürüyüşü jest ve mimikleri. Bunları dile getirdiğinde; soy yedi göbek geriden de çeker, deseler de aile içi kaçamak bakışlar, sus işaretleri dikkatini çekti. Geçen yıllar içinde, her konu açılışında sahnelerin benzer olması onu şaşırtıyordu. Asıl dikkatini çeken ise üç yaşına kadar bebeklik fotoğrafları yoktu. Aldığı cevapların, birbirlerine bakarak onaylanma halinde bakışlarla olması da cabası. Nitekim bu gün yine sormak istedi yataktan kalktı, giyindi. Kahvaltı Sofrasında anne babasına, “Bebeklik fotoğraflarım bir tayin seyahati esnasında kayboldu demiştiniz. Nereden nereye taşınıyordunuz, hiç demiyorsunuz?” dedi. Annesinin bastırdığı aynı huzursuzluğunu fark
    edince:
    “Nasıl hatırlamıyorsunuz, bunu bilmek istiyorum!”
    Annesi bir şehir adı geveledi. Bahadır uzatmadı. Ekmeğine yağ sürdü, dalgın ısırdı. Bir süre sonra kahvaltı bitmiş, arka arkaya odalarına gitmişti anne babası. Şüphelendi, kalktı Bahadır da oda kapısının ardındaydı şimdi, kulağını dayadı!
    “Bu çocuk rahat durmayacak, anlatsak mı Selma?”
    “Hayır, hayır, o benim çocuğum, hepimiz alt üst oluruz.”
    “Selma önce sarsılır hatta hepimiz sarsılırız ama ne olacak ki; atlatır nasıl olsa”
    “Nasıl emin olabilirsin! Kafası karışacak, onları bulmaya kalkacak, üstüne gireceği bunalımdan çıkamayacak. Onu nasıl onarırız!”
    “Onarırız be Selma!”

    Bahadır’ı şimşek ve ateş sardı, iç dünyası, merakı sonucunda birden alt üst oldu, ailesi ile ilk yüzleşmesi kapı ardında başlamıştı. Uzunca bir süre kıpırdayamadı. Derin bir nefes aldı, ve o kapıyı açtı, içeri girdi Bahadır. Aile teslim oldu. Bir aşk evliliği, geniş bir ailede çocuksuz olacaklarının ağırlığı sebepleriyle, memuriyetlerindeyken bir köyden almışlardı Bahadır’ı ve asla söylemek istemediler, nereden. Sebepleri çocuklarını paylaşmak istememeleri ya da alışkanlığa dönmüş kabullenişleriyle, olası kaosta hep beraber boğulacakları korkusuydu muhakkak.

    “Annem, izin ver araştırayım. Görmüyor musun alt üst oldum. Bana yalan bir hayat sundunuz.”
    “Hayır, sana sevgimizle bir hayat sunduk. Senin biyolojik aile geçmişin başka dünyada filizlendi, ama o filiz yani sen bizimle köklendin ve biz bu kökü besledik. Sen de bunu görmelisin.”
    “O kökleri, geldiğim atalarımı bulmalıyım. Bu benim hakkım. Bunu tartışmayın bile!

    Söz konusu evlât ya da o insan başlarda yaşadığı ilk şoktan sonra hâliyle; kendi gerçeği ile tanışmak, genetik faktörlerini keşfetmek, öz akrabalık kavramının kendisinde uyandıracağı duyguları gözlemek, öz benliğinin inşasında hangi tarafın ağır bastığını bilmeyi ister. Geleceğine devam ederken geçmişinden olmuşsa izlerini keşfetmek ve ilerlemek ister. Bu aşamada aslında yeni bir göçe yürümeye başlamıştır artık. Fiziken araştıracağı yollarda karşılaşacağı sessiz veya gürültülü tanışmalarda, içsel yolculuğu da ona eşlik edecektir. İçine sığmayan bu gerçekle savaş çoktan başlamıştır. Konforu bozulmuştur. Bu yolculuğunu kendi lehine beslerse, “Aşmak” denilen eşiğe ulaşacaktır. Diğer bir değişle hayat öğretisidir karşısındaki. Hayatında biri çocukken ya da bebekken başlatılan göç yolculuğu, şimdi kendi seçimi ve iradesiyle tekrar başlayacaktır.

    Bahadır küçük bir çanta ile yola çıktı, araştırmaları neticesinde atalarının bölgesine geldi. Küçük bir köy. Anlatılanların aksine artık devir değişmiş, ulaşım rahat, her yerde marketler. Adresi kolayca buldu, çitle çevrelenmiş koca bir arazi, ortada kocaman bir ev, önünde beş – altı kişi toplanmış çay içen bir topluluğa selam verdi. Kendini tanıttı. Toplulukta kısa bir sessizlik oldu önce. Ardından birbirlerine bakışmalar ve içlerinden biri:
    “La arkadaş kardeşimiz bu!” diyerek ayağa zıpladı.
    “Aaaa” dedi şaşkınlık içindeki diğerleri de. Herkes kalktı, sarıldı, yer gösterdiler. Ardı ardına sorular geldi, hikayenin başladığı dönemden konuştular, ağladılar, duyduklarını anlattılar. Zaten hepsi çocuk veya yeni yetme olduğundan konuya hakim değildirler, savundular kendilerini. Bahadır dinledi, içindeki fırtınayı bastırdı. Çaylar bisküviler ardı ardına geldi. Yutkunurak sordu:
    “Babanız, anneniz nerede?” Gösterdiler. Büyük evin yanında, üstü kiremit çatı, iki göz oda, birinin girişinde, esmer uzun boylu yaşlı bir adam eşikte durmuş, bir eli kapı pervazına dayanmış, diğer eli kalbinde, onlara bakıyordu. Kalktı, ilerledi karşısında durdu adamın. Adam başını salladı ama konuşmadı.
    “Söyleyecek bir şeyiniz yok mu?” Kalbi yerinden adamın suratına fırlayacaktı, derin
    bir nefes aldı.
    “Hoş geldin oğlum… Koca adam olmuşsun” Bahadır karmakarışıktı. Bu karşılaşmada ne hissedeceğini, ne hissetmesi gerektiğini kestiremiyordu, kendini duyamıyordu. Bir tiyatro sahnesinde doğaçlama bir oyuna sürüklenmiş gibiydi.
    “Neden? Bu kadar nüfusa tabak mı kalmadı?”
    “ O vakit doğru buydu, onu yaptık evlât. Bir çocuğumuz fakirlikten kurtulsun
    istedik.”
    “Peki neden ben? Neden hiç aramadınız?”
    “Seni onlar seçti… ‘Bir insanın iki evi olmaz’ dediler, biz de inandık, sustuk!” Bahadır başını belli belirsiz iki yana salladı, döndü diğerlerini işaret etti:
    “Onlar peki? Kaldılar burada, kötü mü oldu?”
    “Şimdiye bakarsan, hayır.” Uzunca bir süre konuşmaları sessiz sürdü. Adam Bahadır’a bakıyordu, Bahadır boşluğa. Adamın yere ağırlığınca yapışmış ayakları titriyordu, tam bir şey diyecekti ki, bir kadın seslendi:
    “Gel ablam yan kapıda anam seni bekliyor. Yürüyemiyor, kireçlenmesi çok arttı.” Kulaklarında “Ablam” sesi çınlarken başını kaldırdı, adamın gözlerinin ta içine baktı. Adam ağırlaştı, boynunu büktü. Bahadır döndü yan tarafa takip etti kadını. Yerde oturan beli bükük yemenili bir kadın.

    “Hoş geldin oğul, yaklaş bakem, ay anammm…”

    Gözyaşlarına boğuldu kadın eğilen bu genç adama sarıldı, kokladı. Bahadır da kadını kokladı, tanıdık bir koku aradı kadının boynunda. Ben buncazı doğurdum da ellere verdim, hey maşallah kocaman olmuş, diye kadın bakıp bakıp sarılıyordu. Bir süre elele tutuştular. Kadın devamlı; ne diyem oğulcum oldu gitti işte, ‘çocuk bölünmesin’ dediler, diyor yemenisinin ucuyla gözlerini siliyordu. Epey sonra müsaade istedi kadından, olur anam tabii tabii, dedi kadıncağız. Eğilerek çıktığı bu kapıdan geri döndü, el salladı ardından katıla katıla ağlayan kadına.

    İlk meclise doğru yürüdü. Bu meclis, O’nu biliyordu ve hep beraberlermiş yıllar araya girmemiş gibi karşılamıştı. Köklerine ulaşmış Bahadır için ise durum bu kadar kolay ve anlaşılır değildi. Onların baştan bildiği bir gerçek genç adam için çok yeniydi. Bir iki kişi Bahadır’ın şanslı olduğunu söyledi. Genç adam kendi duygularını bastırdı, düşüncelerini erteledi, nezaketle onları anlamakla geçirdi kalan sohbetlerini.
    Bu içinde ve dışında dolanan göç yolculuğu çetindi. Tüm benliği çoktan şaha kalkmış, denizlere dağlara haykırarak, ağlayarak çıkmıştı bu yola. Doğru, yanlış nedir diye sorgulamaların hafif kalacağı keşiflerde karşısına; küçüklü büyüklü ulaşılması zor mağaralar, çıplak dağlar, ruhunu kanatan dikenli bitki örtüleri, dışardan heyecanla karşılayan ama ruhlarına ulaşamayacağı insanlarla karşılaşabilirdi. Peki onlar? Bahadır’ın ne yaşadığını anlayabilecekler miydi? Yolun başında sorduğu soruların içindeydi şimdi. Başka bir soyadı, bir anne-babası yani hazır sistemli bir hayatı olan biri olarak aralarındaydı… O dakikalarda ertelediği sorgulamalarıydı bunlar…

    Artık onu yeni bir dönüm noktasına getirmişti yolculuğu. Kırılma. Geçmişte içinde adlandıramadığı bir boşluk vardı Bahadır’ın ve şimdi bu kırılma ile o boşluk tamamlanabilecek miydi? Ya taşları yerine oturtacaktı, ruhu yükselecekti ya da darmaduman olup bir ömür tepinecekti.

    Her iki sonuç da böylesi bir göçün bir insan evlâdı üzerinde, karşılıklı ailelerde, kendi içlerinde özel, ne çok sonuçları olduğunu tahmin etmek zor değildir elbette. Söz konusu evlât yani insan; ilk aşamalarda ki şoklardan bir süre sonra; sakinleşir, kendisiyle baş başa kalır, geceler boyu voltalar atarak içinde patlayan her duyguya izin verirse, yani yaşaması gerekeni yaşarsa görecektir ki; o taşlar oturacak, oturtulamayanlar kabul edilecek; nihayetinde o kadar mağaralar tepeler farklılıklar, şu bu derken, bu sınavdan çıktığında belki şunu da anlayacaktır ki; kendisi aynıdır sadece hayata bakışı bir boyut atlamıştır, mesleği aynıdır, toplum içindeki kimliği de aynıdır. Zaten büyüdüğü toplum içinde rol kesenler muhakkak vardır ki onlar da aynıdır. Ve “hayat bu” der kaldığı yerden devam eder.

    Bahadır da öyle yaptı. Herkesle vedalaştı, iletişim numaraları alındı. Uzak bir yerde haftalarca kendini dinledi. Bir sabah kuş cıvıltısıyla uyandı, yatakta bir süre oturdu, ellerine düşmüş damlaları sildi, giyindi, eşikten adımını attı, evine yola çıktı.

    Kökleri nerede başlamışsa başlamış, o ağaçtan bir filiz başka yerde köklenmişti…


    Melek Toksoy, Antalya doğumlu. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okudu. Turizm ve otelcilik alanından emekli oldu. Yaratıcı yazarlık atölyelerine katıldı; insanlar, hayvanlar, doğa her daim ilgisini çektiğinden, sandığından günlük ve karamalarını çıkartarak  yazın hayatına başladı. Beş kolektif kitapta öyküleri yer aldı, çeşitli dergilerde yazıları yayımlandı. 

    DİĞER YAzıları oku
    SuareMag – Arşiv
    melek Toksoy suaremag yazar

    Related Posts

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025 Uncategorized

    SuareMag Aralık

    Aralık 1, 2025 Manşet

    Ayın Kitapları: Aralık ayında ne okuyalım?

    Aralık 1, 2025 Ayın Kitapları

    Ayın Filmleri: Aralık ayında ne izleyelim?

    Aralık 1, 2025 Ayın Filmleri
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025 Betül Çakıroğlu

    BETÜL ÇAKIROĞLU Ben Bazen resimli bir çocuk kitabı ve giriş sayfası soru işaretleriyle başlıyor. Bu bir mecaz değil; kitabın…

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    ARASIZ

    Eylül 1, 2025 Ebru Eren

    “Magarsus”, 6 Mart’ta başlıyor

    Şubat 12, 2025 Dizi

    Oppenheimer’la insanın yok etme arzusunu düşünmemek çok zor!

    Ağustos 15, 2023 Alperhan Benlioğlu
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.