Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » GEDİK
    Gönül Yasemin Ölmez

    GEDİK

    Aralık 1, 2025Yorum yapılmamış8 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Gönül Yasemin Ölmez

    Çukura denk gelen lastiğin sarsıntısıyla, açılmamakta direnen göz kapaklarımla birlikte başımı da kaldırdığımda, büyük kayrak taşlarla örülmüş duvar dibinde kalan iki ılgın ağacı, içimdeki yabancılaşma duygusunu durdurdu.

    “Kaktüslere ne olmuş?” diye içimden söylenirken, Yusuf’un gözleri tanıdık birini arıyormuşçasına tarıyordu etrafı.

    “Hangi köşeden dönüyoruz?” sorusu, aynı soruyu içeriyormuşçasına bakan gözlerimle buluştu.

    “Sanki biraz gerilerde kaldı,” söylemim sadece onu rahatlatmış gibi dikiz aynasına baktı. İkimiz de buralıydık sonuçta. Ama ben, biraz daha bu taraflı, o, biraz daha öbür taraflıydık. Icığını, cıcığını bilmek gerekiyordu işte o zaman. Taraflı olmanın kanıtlarını sunmak…

    Doğa ananın gazabına uğramış mirasçıların, iki büyük sitenin ortasında kalmış, yolun bitişiğindeki yamaçtan yukarıya doğru uzanan çeti tarlasında otlayan iki ineğe takılıyor gözüm. O zamanlar, o ineklerin kimin olduğuna kadar tanır, bilirdi buralarda herkes birbirini.

    Tarlanın duvarını mı aşmış inek! Boynuna ip geçirildiği gibi, hop teşdamat damına. Adalet o biçim. Sınırlar en baştan belli. Kilitsiz diye kapıdan, bahçe duvarı yıkık diye üstünden atlayıp girilmezdi hemen içeri.

    Bizim bir Tevfik amcamız vardı köyde. İki ineğinin mahsulü, hepi topu dört kilo çökelek peyniri, iki kilo tereyağı elinde, her cuma Yusuf’un tarafındaki pazar yerinde tezgâh kurardı. Nasıl çıkarsın kazandığı parayla teşdemada düşmüş ineğini? Bekçinin işi gücü yok, tüm gece inek mi bekleyecek! Tevfik amca gece saat on ikiyi vurduğunda, iki telle boğulmuş tahta gediği açıp, ne kadar inek varsa hepsini dışarı salmış elindeki körek sopasıyla, kıçlarını dürte dürte. Bir tek, Canavarın Salih’in ineğini bırakmış.

    “Zengin pezevenk. Ödesin,” deyiverince kopmuştu herkes gülmekten. Bu ayrım başa takılan bir kaskete bakıyordu o zamanlar. Bağ, bahçe sömürmeye gelenlerin ilk uğrak yeri onun yanı.

    “Kim bilir kaç kasket biriktirdi!” deyip, elinde tuttuğu, anasından kalma güve yeniği yün beresini başına geçirip anlatmaya devam etmişti.

    “Terbiyesiz sarı karı. Utanmadan laf etti peynirime. Tadına bak ablacığım, tuz atmam ben içine, tazedir peynirim, dedim. Başladı koklamaya. Kokmuş bu yahu, demez mi bir de! Peynir değil kokan, senin… deyince de bağırmaz mı edepsiz! Zabıtalar, koşun gelin, sapık var…”

    Peynirler tezgahta kalmış, Tevfik amca soluğu evde almış. Duymuştum. O öldükten sonra, ninesinden annesine, annesinden kendine; evlatsız olduğundan kardeşlerinin çocuklarına kalmış çeti örtük bu dağda, siteler kondurulmuş. Yağma Hasan’ın böreği gibi yiyormuş mirasçılar kiraları. Canavarın Salih, yeni kasketler almış. Öyle böyle kasketler değilmiş.

    “Ekosenin dibi bu ağam, ‘Burberry,’ derken gençler, o da ‘Hayır yahu, Böörberi,’ diyormuş kasıla kasıla.

    Onca ineğin yakarışını bir kere de çıkarıyormuş. Ne diyelim? Düz dünyacı arkadaş. Hesaplar mahşere kalsın, diyenlerden. Ruhlardan ninesi korkuttuğundan, adını almazmış ağzına.

    Yusuf’un saatine baktığını fark etmem ile arabanın ön camına gitgide yaklaşan iki büyük kaktüsü de görünce, “Geldik, burada indirebilirsin bizi,” diyorum. Birinci tekil şahıs güvenilmez anlatıcı. Tereddütle baktığını görüyorum gözlerimin içine. Arka kapıyı açtığımda çocuklar kulaklarında kulaklık, telefona bakarak bekliyorlardı. Birer birer indiler aşağı. Gidip de dönmemek, dönüp de görmemek varmış misali bir kaç saatlik deniz kenarı keyfi için hazırladığım; içinde bir çadırı eksik, göçebe çantamı da koluma takıp, kapıyı kapatıp, “Görüşürüz,” der gibi zar zor kaldırıyorum elimi. Güvenilmez anlatıcı kimliğinden bir an evvel sıyrılmak gerek, her ne kadar bu onun bakış açısı olsa da.

    Yürüyoruz hep birlikte bilinmeyene doğru. Küçüğüm telefonu kapatmış, “Neredeyiz anne?” derken, büyüğüm, soruyor.

    “Nerede olduğumuz hakkında bir bilgin var mı?”

     “Az kaldı,” diyorum.

    İleride duran elektronik kapıyı, tanıdığım kaktüslerle bağdaştıramasam da bu yerin, o yer olduğuna dair hiç şüphe yok içimde. O dökülen dikenleri, az batmamıştı ayak tabanlarımın cesur parmak uçlarının en ince yerlerine. Benim gibi üç beş kişi daha olmuştur elbet bu dikenli yolu kullanan; kimisi dağa dönmüştür başını gökyüzüne dikip, kimisi de denizle kum arasında dalgaların habire sürüklediği deniz yıldızlarına hayat vermek için geçmiştir.

    Duruyoruz elektronik kapının önünde.

    “Rezervasyonunuz var mıydı?”

    “Yok.” 

    “Giriş ücretli,” diyor. Sorgusuz kartı uzatırken soruyorum: “El mi değiştirdi burası?” 

    Soruma, soruyla dönüyor. “Kimin yerini aramıştınız?” 

    “Kendi yerimi arıyorum,” demek gelse de içimden, “Boş ver,” der gibi elimi sallayıp yürümeye devam ediyorum çocukları yanıma alıp.

    Adamlar sınırlarını çizmek için ecrimisil adı altında, konu komşunun yürüyeceği yolu bile kiralamış. Benim cebimde dostluklar var. Emin adımlarla ilerliyorum. Denizi de gördüm yolun sonunda. İçim ferah.

    Daha on adım atmışken, duvarla ikiye ayrılmış ikinci bir kapı önünden, naylonumsu mavi polo yaka tişörtün göğüs kısmında isminin olduğu yaka kartıyla bir genç atlıyor önümüze.

    “Rezervasyonunuz var mıydı hanımefendi?”

    Yarısı henüz belirmemiş “Yok” cevabıma, adisyonu açıyor hemen.

    “Kişi başı iki bin lira şezlonglar. Çocuk diyemeyiz artık sizinkilere, onlar da aynı. Ön taraflar soft loft dairelerimizde kalanlar içindir. İkinci sıralarda dünden rezervasyonlu, bunun dışında istediğiniz yere oturabilirsiniz,” diyor.

    “Hadi anne ya, oturalım işte şurada bir yere,” demesiyle büyüğüm -haklı çocuk, zamanımız dar- çantayı bırakıyorum önüme göre ilk, denize göre son taraftaki şezlonga. Çocuklar hemen soyunup koşarlarken denize, şöyle bir etrafa bakmamdan mütevellit, koşup gelen başka bir yaka rozetli beliriyor yanımda.

     “Buyurun, bir şey mi isteyeceksiniz?” Sorusunu hızlıca, “Sade bir Türk kahvesi lütfen,” diye yanıtlarken, bir soru daha soruyor. “Su da ister misiniz yanına?” Başımı sallıyorum onay verircesine.

    Denize çeviriyorum bakışlarımı. Çocuklar kulaç atıp atıp vardıkları yere gülüyorlar. Burada deniz, kara adaya elli kulaç kalıncaya kadar daima göbek boyu. Ama bir giz var, tam ortasında durdukları yerin az sağında, iki adım gerisinde. Yüzmeyi iyi biliyor oluşlarından içim rahat. Kendileri keşfetsin düşüncemi, yerimde kalarak koruyorum. Babam gibi bakıyorum, gözbebeklerimdeki endişeyi görmeleri için mesafe zaten bir hayli uzak.

    Aklımı kurcalayıp duran loft kelimesi için çantadan telefonu çıkarıp arama motoruna giriyorum. Türkçe çevirisi; çatı katı imiş. Parmağımı kaydırıyorum aşağıya. Başka bir çeviri cümlesinde; pratik yaparak, topu yükseğe daha iyi atar hâle geldi, yazıyor.

    Başımı kaldırdığımda çocuk, denizin içinde tüm gücüyle topu yukarı fırlatıyor. Yanındakiyle yarışıyor topa yeniden ulaşmak için. Gelen dalga kulaçlarını güçsüzleştiriyor. Bir nefeslik durmak ister gibi dikleşiyor. Başı görünmüyor suyun içinde. Tam yüzeye doğru çıkacakken görünmez bir el kuvvetle itiyor aşağı. Su gitgide bulanıklaşıyor ince kum taneleriyle karışıp. Nefesini kontrol etmeye çabaladığı, yüzeye düşen kabarcıklardan anlaşılıyor. Tam ayağa kalkmış, ona doğru koşacakken, başı suyun yüzeyinde avaz avaz bağırıyor: “Çok karanlık ve derindi.”

    Elinde tuttuğu deniz yıldızını tekrar bırakıyor suyun içine.

    Boğazımda yanık bir tuzlu su tadı. “Aferin sana,” diyorum. Tıpkı babam gibi.

    Kahveyi yanıma getirip, bırakıyor mavi yakalı garson. Küçük pet şişedeki suyu da yanına bırakıyor, zemzem suyu edasında. Usulca aldığım bir yudum kahve, ağzımdaki tadı hiç değiştirmiyor. Kirpiklerimin arasından süzülen birkaç damla, dudaklarımı kavuruyor. Güneş en dik hâliyle vuruyor yüzüme.

    Kızlarım koşarak gelip saçlarındaki suyu saçıyorlar üzerime. “Acıktık ama çok değil,” derlerken, büyük tek ayağının üzerinde zıplayarak kulağına kaçmış suyu attırmaya çabalıyor, küçük; kesik kesik öksürüp başucumdaki su şişesinden bir yudum alıp ağzını çalkalayıp tükürüyor. Birileri bizi dinliyormuş gibi garson koşarak geliyor. Duble bir adet patates kızartma, iki su da karar kılıyorlar. Az önce önümden geçen midyecide aklım kaldığından kendime bir şey söylemiyorum.

    Patateslerin hızla önümüze bırakılması çocukları şaşırtsa da -hemen yanımızdan alınan yanlış siparişin, sistemdeki aksaklığı işletme kendi açısından giderilmiş gibi değerlendirirken- soğumuş bir patatese gönlüm razı gelmiyor. Üstelik içinden bir iki tane ağza atıldığına da şahit olmuşken.

    “Soğumuş bunlar.”

    Şaşkınlıkla bakıyor kızım “Uzatma istersen,” der gibi. Garson elinde tabakla bekliyor. Ben tekrarlıyorum: “Soğumuş bunlar.”

    Garson, parmak arası terlikleriyle kumun içine bata çıka elinde tabak geri dönerken, kulaklığını çıkarmasını işaret ediyorum kızıma. Kısaca konuyu özetleyip işaret ve orta parmağımı gözlerime değdiriyorum. Elindeki telefonu işaret edip parmağımla bir daire çiziyorum kuma. Patatesin yenisi, sularıyla birlikte geliyor. “Ketçabı yana bırak, ortaya sık,” faslı da tamamlanınca yemeğe başlıyorlar. Bir sigara yakıp, soğumuş kahvemden bir yudum alırken aklım hâlâ midyecide, üç tur atan süt mısırcıya rağmen.

    Tok gelini de acıktırır ya bu deniz, bilen bilir. Babanın, soğuk dursun diye denizin içine bıraktığı karpuz, annenin “keçi sütünden,” diye eline tutuşturduğu dondurma, aralıksız her yaz ailesiyle gelip kamp kuran Hollandalı ailenin oğlu Leo ile yenen ilk pizza, Sarsılmaz amcanın eşinin yaptığı sıcacık, fırından yeni çıkmış köy ekmeği.

    “Midyeciiii!” sesiyle cüzdanı elime alıp kalkıyorum.

    “Yirmi tane vereyim, hesap düz olsun abla.”

    “On tane kâfi,” deyince yüzü düşüyor. “Hadi, beş daha ver,” deyince limonu daha düzgün sıkmaya başlıyor. Elinde bira şişesi, apak, kıvır kıvır, bir o kadar gür saçlı adama takılıyor gözüm. Yanına yürüyorum sorgusuzca.

    “Sarsılmaz amca!”

    Hatırlayamamışlıktan öte bir durum seziyorum göz bebeklerinde. Daha uzun bakıp başını sallıyor. “Bildim kızım, bildim.”

    Bozmuyorum hiç. Uzaklardan geçip giden bir teknenin kıyıya bıraktığı dalgaları sorgulayan çocuğun sorusunu soruyorum: “Neden böyle oluyor?” diyorum, daha güçlü gelen dalgaya bakıp. “Dünya bu kadar. Gelir… geçer,” derken aynı cevabı duymak kalbime, onun elleri omzuma dokunuyor.

    Geriye döndüğümde patatesler bitmiş, çocuklar denize koşuyor. Hesabı ödemek için kasaya yöneliyorum. Beni görmüş olmasını fark etmeme rağmen önce; duble patates, üç su, bir acı kahvenin bedeli olan altı bin liralık hesabı ödeyip sonra yanına yürüyorum.

    “Hesaplar düzgün tutulunca dostluklar devam edermiş!”

    Baba sözüm aklımda, onca yıl biriktirdiğim dostluklar cebimde, yanına gidip sarılıp, hâlini hatırını sorup Cemil efemin, “Yine gelirim,” sözümle uzaklaşıyorum.

    Telefon çalıyor. Kumda yanan ayaklarımla zıplaya zıplaya yürürken, elimle kızlara “Gelin,” komutu verip telefonu açtığımda konuşmaya başlıyor Yusuf.

    “Bıraktığım yere mi geliyorum, hani o büyük iki kaktüsün olduğu yere?”

    “Yok, yok; biraz daha ilerisinde ılgın ağaçlarının olduğu bir köşe vardı, orada bekleriz,” diyorum.

    Bir kolumda çanta, diğer elimde midye torbası, aklımda soğuk bir bira, yanımda çocuklar. Yürüyoruz ileri doğru.

    “Var mıydı orada ılgın ağaçları?” Sorgulardan azade tutmak için kendimi sessiz kalıyorum. İçimde yön bulmaya çalışıyorum.


    Gönül Yasemin Ölmez, Bodrum’da doğdu. Lise mezunu. Yirmi üç yıllık çalışma hayatında özel sektörde satış danışmanlığı ve mağaza müdürlüğü yaptı. Derin okuma ile başlayan kendini geliştirme eğitim yolculuğunu, mitoloji ve yaratıcı yazarlıkla halen devam ettiriyor. Bu süreçte iki kollektif kitapta öyküleri de yer alan Gönül Yasemin Ölmez, yazı yolculuğunu sürdüyor.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI

    gönül yasemin ölmez suaremag yazar

    Related Posts

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025 Uncategorized

    SuareMag Aralık

    Aralık 1, 2025 Manşet

    Ayın Kitapları: Aralık ayında ne okuyalım?

    Aralık 1, 2025 Ayın Kitapları

    Ayın Filmleri: Aralık ayında ne izleyelim?

    Aralık 1, 2025 Ayın Filmleri
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Çöl tozları geliyor. Çöl tozu nedir? Faydası var mıdır? Tehlikeli midir?

    Mart 31, 2022 Sürdürülebilir Yaşam

    Marvel Studios’un imza yapımlarından olan ‘Loki’, yeni sezonuyla Disney+’ta

    Ekim 7, 2023 Dizi

    Her izleyişte yeni keşiflerle geçmişten geleceğe yolculuk

    Ekim 1, 2023 Alperhan Benlioğlu
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.