
BİRLİKTE YAZILAN BİR EDEBİYAT HAREKETİ
Suare Dergi Yayın Yönetmeni Nilgün Karataş, Suare Öykü’yü hem bir dergi hem de kolektif bir edebiyat hareketi olarak tanımlıyor.
Nilgün Karataş röportajını oku →

LAVANTALARIN FISILTISI
Sanki Ayşe Nine yanındaydı, el ele gökyüzüne bakıyorlardı. Kokusu da hâlâ orada, lavantaların arasındaydı.
KABUK; MÜHÜR-ZIRH
Emeğiyle büyüyen insan; öz mührünü taşıyan yeşil kabuğuyla, gayretini kuşanan kahverengi zırhıyla, içinde cevher taşıyandır…
Eylem Akdere’nin Öyküsünü Oku →
Rayların uzak gıcırtısı, zincir şakırtısı, dişlilerin takırtısı, kürsülerin yalancısı, tam önümde sıralandı vagonlar.
HIDIRNAZ’IN KABUĞU
Hıdırnaz bilirdi, onlar kendilerini hızlı sanıyorlardı, oysa en ağır yüklerini sırtlarında taşıyanlar hep yavaş yürürlerdi.
Zeynep Altuntaş’ın Öyküsünü Oku →
GÜNEŞ TOPU
Sınıfa girdiğinde, önlüğünün üst cebine bir çatal iğneyle portakal kabuğu tutturmuştu. Hiç sormadım, anladım…
HERKESİN VAR Bİ YARASI
Her sabah işe giderken acıtan yerlerini pahalı giysilerin içinde ve attığı kahkahalarla gizlemeye çalışıyordu. Her kaçışı yeni çatlaklar doğuruyordu.
YOLUN GÜCÜ
Öncesi ve sonrası arası fark büyük. Duygular, düşünceler, öncelikler, sorumluluklar. Yaşamın neresinde olduğunu anlamaya çalışma çabaları.
MUAZZAM YIKINTI
Koca kanatlı, koca gözlü melekler. Biri kara diğeri beyaz. Benim meleklerim. Tanrım dualarımı duydun mu yoksa? Melekler üniforma giyer miydi? Hatırlamıyorum.
UMUDUMU YARAMA SARDIM
Sınıfa girdiğinde, önlüğünün üst cebine bir çatal iğneyle portakal kabuğu tutturmuştu. Hiç sormadım, anladım…
ÇATLAKLARDAN SIZAN
Rüzgârın taşıdığı yosun kokusu, dalgaların sesine karışan kahkahalar. O çocuğun gözlerinde korku yoktu, sadece merak vardı.
PORTAKAL KABUĞU
Zamanla kabuk tuttu annemin yaraları. O, günden güne iyileşirken benim içimdeki öfke giderek büyüyordu. Yanan sobaya, çaydanlıktaki suya en çok da babama…
KABUĞUN ALTINDA
Sanki bu karanlık benim içimden çıkıp her yeri sarıp sarmalamıştı. Belki de dünyadaki tüm kötülüklerin anası bendim.
KÜÇÜĞÜM
Yıllar geçti, artık babamın omuzlarına çıkmadım ama o yanaklarındaki nikotinle karışık limon kolonyası kokusunu hep içime çekerek koklaya koklaya öptüm.
Mahinur Çenetoğlu’nun Öyküsünü Oku →
İŞİNE YARAMAZ…
İçinde bir şeyler hızlıca kırılıyor, paramparça oluyordu. Sanki milyonlarca cam kırığı aynı anda tüm bedenine, ruhuna, zihnine ama en çok da kalbine saplanıyordu.
RÜYA
Burada bütün çocuklar, su kanalının kenarında hoplayıp zıplayan kurbağalar gibi birbirine benzer; karaya çalan buğday tenler, çatık kaşlar, ürkek bakışlar, bereli yüzler.
KABUK TOPLUMU
Artık yılanlar bize dokunuyordu, çünkü her yılanın bin yıl yaşaması, bizim yaşamımızın bir parçasıydı.
Ümit Ahmet Duman’ın Öyküsünü Oku →
ISIT YÜREĞİMİ
Sıkılmışlığın içinde boğuşmak ve tüm zorluklara rağmen hayata sarılmak. Karanlıkların içinden çıkıp günün aydınlığına doğru yürümek…
KABUK TUTMAYAN YARALAR
Sırtında görünmez bir dövme taşıyormuş gibi hissediyordu. O dövme, geçmişin bütün çığlıklarını, bütün yalnızlıklarını kazımıştı derisine.
Selcen Gezgin’in Öyküsünü Oku →
ÇATLAK KABUĞUN ARDINDAKİ FISILTI
Asıl cesaret, kabuğu kırmak değil, o çatlakla yaşamayı öğrenmektir. Dışarıyı tamamen içeri alacak kadar değil, ama içeriye umudun sızmasına yetecek kadar.
KABUK: KAPIDAKİ ÇOCUK
Raflarda muntazam dizili kelimeler, aslında onun hayatının sessiz tanıklarıydı. Başarı… Disiplin… Düzen… Her şey vardı, yalnızca hayatın kendisi yoktu.
RENKLERE VEDA
Geçerdi elbet, tıpkı bir yaranın zamanla bağladığı kabuk gibi katılaşırdı içi. Ama kendi huyunu iyi biliyordu; o kabuk kopartmayı, aynı yarayı tekrar tekrar kaşımayı severdi.
KABUK: UNUTMA KORKUSU
Kabuğun ağrılarına alışmıştı aslında, acı çekeceğini bile bile kanatıyordu her seferinde. Korkuyordu… Unutmaktan, yılların bu acıyı örtüp yok etmesinden korkuyordu.
İNCİSİNİ GÖREMEYEN İSTİRİDYE
İçimdeki hazineyi bilmeden çok daha rahat yaşıyordum… Korunmak için çok çaba sarf etmeme gerek yoktu. Fakat taşıdığım incileri öğrendiğimden bu yana…
Habibe Şenol İnan’ın Öyküsünü Oku →
MOR GÖLGELER
Gergin parmaklarını sakince çekti harflerin üzerinden. Duvarındaki fotoğrafa baktı. İşaret parmağını öpüp, sırasıyla babaannesinin, annesinin, çocukluğunun üzerinde gezdirdi.
GÖĞÜS KAFESİMDE BİR YARA
Siyah leke duruyordu. Yerinde. Ne eksik ne fazla. Ne büyümüş ne de küçülmüş. Ama bir tuhaflık vardı. Gözlerimi iyice açtım. Lekenin tam ortasında harfler peyda olmuştu.
MÜLTECİ MÜZEYYEN
Yara, fıstık, kaplumbağa… Hepsinin ortak noktası kabuklarıydı. Kırk yıl kıramamışım kendi kabuğumu; bundan sonra kırsam ne, kırmasam ne? Değişim cesurların işi belki de.
Sonnur Özban Karapınar’ın Öyküsünü Oku →
BADEM ZAMANI
Ne zaman karıncanın çabasına bürünecek, yağmurlar gibi ovaları sevindirecek, göğü yeşile boyayacak, evreni gülümseteceksin?
İlknur İşcan Kaya’nın Öyküsünü Oku →
KABUK: KAPILARI ARALAMAK
Ne zaman görünmeyen, duyulmayan, dokunulmayan ve hissedilemeyen bir şey görsem odağım olurdu hep. Bilmediklerimden korkardım ve öğrenmeye çalışırdım.
Latif Kocalar’ın Öyküsünü Oku →
FOLLY
Eğri büğrü sevilerek büyütülmüş kız çocuğu Zümrüd’ün ışığa doğru yönelmesi; on cilt günlük, iki kütüphane kitap, bir kısa ilk evlilik ve sonsuzmuş gibi gelen terapi saatlerimi aldı.
Nazlı İpek Mavuşoğlu’nun Öyküsünü Oku →
TASMA
Meğer o kurumuş, tiftiklenmiş tüylerim özgürlüğümü koruyan güçlü bir kabukmuş. Şimdi dışım yumuşacık ve parlak ama soyulmuş bedenim artık ruhumu koruyamıyor.
Figen Ormancı’nın Öyküsünü Oku →
BENDEN KALANLAR
Sınıfa girdiğinde, önlüğünün üst cebine bir çatal iğneyle portakal kabuğu tutturmuştu. Hiç sormadım, anladım…
VAZODA BALIK ÇİÇEĞİ
Kendimi, kendimden ve ötekimden kurtarmak için kendiliğinden çekilmişim kendi içime, yani uzanmaya çalışıyorum çekirdeğime… Anlıyor musun?
Şebnem Özbay’ın Öyküsünü Oku →
SON MEKTUP
Zile basmaya yeltendim, sonra vazgeçtim. Çünkü anladım ki bazı yüzleşmeler başkalarıyla değil, sadece insanın kendi vicdanıyla yapılır.
Poyraz Özbey’in Öyküsünü Oku →
KARPUZ KABUĞU
Karpuzun iyisini anlamak için kabuğunu tıklatan da olmuştu, üstündeki çizgilerin şekline bakan da… Aslında bütün marifet koruyucu bir kabuk olabilmekti hayatta.
Meltem Pirlibeylioğlu’nun Öyküsünü Oku →
KABUK: HELVA VE MİNİ PEMBE
Açık pencereyle bir olup, savuruyor eteğini çiçekli örtü; etek ucundaki oyalar uçuştukça renk değiştiriyor. Bir mutluluk mavisi oluyor, bir hüzün moru.
Arife Sağman’ın Öyküsünü Oku →
KABUĞUN SESSİZLİĞİ
Şimdi o sessizlikten çıkan bu kelimeler, benim yeni başlangıcım. Çünkü kabuklar bizi korur, aynı zamanda hapseder de.
ÇETİN CEVİZ
Kahvaltı. Öğle yemeği. Tarla. Yemek. Büyükbaşların bakımı. Kocasından azar yemek. Kocasından sevgi görmek. Yine azar. Ve gün sonu yatakta biten azap dakikaları ile günleri yuvarlıyordu.
Habibe Şenol’un Öyküsünü Oku →
BEDEL
Keşke yatıp zıbarsaydı o şair ama uyumuyor işte, yazmaktan başka bir şey yok aklında. Sanki günah çıkarma ayini ruhunun.
BİR ORMAN GECESİ
Adam aldırmadı. Çünkü ne ihanetin ağırlığı ne de kaybedilen değerler, sistemin soğuk düzeninde onun sarsılmasını sağlayabilirdi.
ÇİFTER ÇİFTER
Ya kendi karanlığınızı aydınlatmak için bir mum ararsınız ya da karanlık sizi yuttuğu için kendinizi mumla ararsınız
Burak Turgut’un Öyküsünü Oku →
HAYAT HER HÂLİYLE YAŞANMAYA DEĞER
Ne zaman kederlensen, ümitsizliğe düşsen gökyüzüne bak ve düşün, sonsuz seçenek seni bekliyor.
Alev Toparlı’nın Öyküsünü Oku →
KAPLUMBAZ
Herkes kendi yazıp, sırlı yüzeyler karşısında prova ettiği oyununu ustaca oynuyordu. Hücrelerimize kadar uyuşturulmuş gibi.
Belgin Ulutay’ın Öyküsünü Oku →
YARIM KALAN YOL: AH! LEYLÂ!
Gözleri, kuru bir simide tav olmuş martıları aradı. Epeyce aradı. Ne bir martı ne bir dalga ne bir vapur sesi vardı. Her yer ve her şey lâl olmuştu.
Ahmet Yalçin’ın Öyküsünü Oku →
KABUK: MERHAMET
Her şey bitse de onun merhameti bitmezdi. Kendini yok sayan, gereksiz, küçültücü, değer kaybettiren bir çaresizlik ardına saklı merhamet…
Nazife Yetişgen’in Öyküsünü Oku →
YAZI İŞLERİ
Nilgün Karataş (Yayın Yönetmeni)
Tuba Ayşe Özgün (Yazı İşleri Müdürü)
YAZI KURULU
Benan Bilek, Demet Cengiz, Sayım Çınar,
Maksude Kılınç, Arzu Kurt, Zeynep Pınarbaşı
Mükerrem Yılmaz


